“Kültürel Mirasın İzinde”
Milas, Anadolu’nun batısında, Muğla’nın kadim topraklarında yer alan bir şehir olmanın ötesinde; binlerce yıllık bir tarihin ve kültürel mirasın taşıyıcısıdır. Antik çağlarda Karya uygarlığının önemli merkezlerinden biri olan Milas, bugün hâlâ bu köklü geçmişin izlerini taşımaktadır.
Milas’ın tarih sahnesindeki önemi, yalnızca Karya döneminden ibaret değildir. Hellenistik ve Roma dönemlerinde stratejik bir yerleşim yeri olmuş, Bizans’ın izleri taşınmış, Selçuklu ve Osmanlı’nın da kültürel dokusuna işlenmiştir. Bu yüzden Milas, farklı medeniyetlerin bir arada şekillendirdiği nadide bir kültür mozaiği gibidir.
Bugün Milas sokaklarında dolaşırken, bir köşede görkemli bir Osmanlı camisi, diğer tarafta antik bir kalıntı ya da geleneksel taş evler görmek mümkündür. Bu çeşitlilik, kentin kimliğini benzersiz kılar. Özellikle Labranda ve Euromos gibi antik kentler, Milas’ın tarihsel hafızasının canlı tanıklarıdır.
Milas’ın yalnızca taşlarda ve yapılarda değil, yaşam kültüründe de tarihin izleri vardır. Yüzyıllardır süregelen el sanatları, yöresel kıyafetler ve geleneksel yemekler bu mirasın günlük hayata taşınan parçalarıdır. Milas halıları, Anadolu’nun en bilinen dokuma geleneklerinden biridir yalnızca bir zanaat değil aynı zamanda nesiller arası aktarılan bir kültür dilidir.
Kısacası Milas, tarih ile bugünü yan yana yaşatan bir şehirdir. Geçmişiyle gurur duyarken aynı zamanda geleceğe yön verecek kültürel bir potansiyele sahiptir. Asıl mesele bu zenginliğin korunması ve gelecek nesillere aktarılmasıdır.
Ve ne yazık ki bu koruma ve geleceğe aktarma kısmında ne toplum yeterince bilinçli nede yerel ve merkezi yönetimin bu konuda yeterince çalışması var artık hepimizin elini taşın altına koyması gereken en önemli konulardan biride bu olmalı tartışmasız.
