Ahmet Özger
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. AKLIMA GELENLER

AKLIMA GELENLER

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Milas… Ege’nin incisi, tarih kitaplarının dipnotlarından değil, taşlarına sinmiş hikâyelerden tanıyacağınız bir şehir. Burada gün, zeytin ağaçlarının sabah serinliğinde saldığı kokuyla başlar, akşamüzeri ise kızıl bir gün batımının altında ağır ağır biter.

Milas’ta yürürken, sadece sokak taşlarına değil, binlerce yıl öncesinin ayak izlerine basarsınız. Karia medeniyetinden Osmanlı’ya, Roma’dan Cumhuriyet’e kadar her uygarlık bir sayfa eklemiş Milas’ın hikâyesine. Her sokak köşesi, her eski ev kapısı, geçmişten fısıldayan bir cümle gibi…

Ama Milas sadece tarih değildir; o aynı zamanda doğanın sabırlı bir ustalıkla işlediği bir tablo gibidir. Zeytinlikler kilometrelerce uzanır; arada bir, denizden gelen hafif iyot kokusu zeytinin keskin aromasıyla karışır. Pazar yerinde satılan Milas halıları, ustasının parmak izini saklayan düğümleriyle, hem bir geçim kaynağı hem de yüzyıllık bir kültürün renkli hafızasıdır.

Ne var ki Milas, güzelliğinin yanında sessiz bir direnişin de adresidir. Maden ocaklarına, betonlaşmaya, doğayı tırmalayan her kazmaya karşı toprağına, suyuna, havasına sahip çıkan insanların memleketidir burası. Çünkü bilirler ki Milas’ı Milas yapan sadece taş binalar değil; o taşların gölgesinde yaşayan doğa ve kültürdür.

Bir gün Milas’a yolunuz düşerse, acele etmeyin. Bir kahvede oturun, yudum yudum çayınızı için, halkın sohbetine kulak verin. O zaman anlayacaksınız; burası sadece bir şehir değil, zamanı ağır ağır sindiren, geçmişle geleceği aynı sofrada buluşturan bir yürektir.

Ancak  Ege’nin ortasında, tarihi binlerce yıl öncesine uzanan, zeytin ağacının gölgesinde hikâye yazan bu şehirde gelin görün ki, bu şehrin hikâyesinde  gurur verici olmayan durumlarda var.

Bir yanda UNESCO tescilli halıları, antik kentleri, pırıl pırıl sahilleri… Diğer yanda köstebek yuvasına dönmüş yollar, kazılıp bırakılmış altyapı çalışmaları, kaderine terk edilen tarihi yapılar. Yıllardır konuşulan projeler var; nedense hep “seneye” bitiyor! Seneler geçiyor ama değişen tek şey, kaldırım taşlarının yönü.

Milas halkı, toprağını korumak için maden ocaklarına, doğasını yok eden yatırımlara karşı dimdik duruyor. Zeytinliklerini savunuyor, dağını savunuyor, suyunu savunuyor. Ama nedense kendi şehrinin merkezinde, belediyenin yap-boz tahtasına dönen cadde ve sokaklarda savunmasız kalıyor.

Bir yabancı gelip “Burası turistik bir yer mi?” diye sorsa, evet deriz. Ama ertesi gün aynı yabancı, bavulunu çekerken tekerleklerini kaldırıma taktırır, toz içinde bir hatıra fotoğrafıyla döner memleketine.

Milas’ın asıl gücü, geçmişinden aldığı miras ve halkının çalışkanlığı. Ama bu miras, bakımsızlıkla, ilgisizlikle yavaş yavaş aşınıyor. Turizm için, tarım için, tarih için… Önce şu şehrin yollarını, sokaklarını, meydanını düzeltmek lazım.

Çünkü zeytin ağacı bile köklerine bakılmadığında kurur.!

AKLIMA GELENLER
Yorum Yap
KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.