İstanbul EscortŞişli EscortMecidiyeköy EscortTaksim EscortBeşiktaş EscortAtaköy EscortBakırköy EscortHalkalı EscortBahçeşehir EscortŞirinevler EscortAvcılar EscortBeylikdüzü EscortAvrupa Yakası EscortAnadolu Yakası EscortAtaşehir EscortKadıköy EscortÜmraniye EscortMaltepe EscortKartal EscortPendik EscortMersin EscortAntalya Escortİzmir EscortBursa EscortAnkara EscortKayseri EscortKonya Escortİzmit EscortKocaeli EscortBodrum EscortSamsun Escort
reklam
reklam
DOLAR34,8512% 0.07
EURO36,7266% -0.12
STERLIN44,5113% 0.23
FRANG39,6182% -0.04
ALTIN2.992,02% 0,54
BITCOIN97.679,99-0.636
reklam

SEÇİM TELAŞI

Yayınlanma Tarihi : Google News
SEÇİM TELAŞI
reklam

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin kendisi için “Anayasanın ilk 4 maddesini değiştirmek istiyor” iddialarını şöyle cevapladı.

Türkiye’nin ekonomide, demokraside, küresel siyasette, hak ve özgürlüklerde hedeflerine ulaşabilmesi için yeni anayasaya gereksinim olduğunu belirten Erdoğan, “Tekrar altını çizerek söylüyorum. Anayasanın ilk 4 maddesiyle ilgili bizim açımızdan herhangi bir tartışma yoktur. Özellikle Cumhur İttifakı’nın böyle bir sıkıntısı, böyle bir derdi de yoktur” dedi. AKP’nin bu konudaki tutumunun açık olduğunu kaydeden Erdoğan “Biz mümkün olan en geniş toplumsal mutabakatla yeni anayasa sürecini yönetmek ve başarıyla neticelendirmek arzusundayız” dedi.

Erdoğan, “Darbe ürünü anayasanın Türkiye’ye yakışmadığını” ve yeni anayasa konusundaki “Kırmızı çizgilerini” defalarca açıkladıklarını belirtti ve “Demokratik siyasette, düşüncenin ifade edilmesine elbette engel olunamaz. Şiddeti teşvik etmediği, terörü övmediği, hakarete varmadığı sürece katılmasak ve doğru bulmasak dahi farklı fikirlere müsamahayla yaklaşmak zorundayız” diye konuştu.

Cumhurbaşkanımızın bu sözlerinden anlaşılan, söylendiği gibi anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmeyeceğidir.  Buna rağmen iktidar partisi ortaklarından olan ve cumhur ittifakının üyelerinden olan HÜDAPAR ise; HÜDAPAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, 12 Eylül’de katıldığı televizyon programında, yeni anayasa tartışmalarını değerlendirirken, Anayasa’da değiştirilemez maddelerin olmaması gerektiğini savunarak, “Değiştirilemez maddelerin olması hukuk tekniği açısından da siyaseten de doğru değil. Bu gelecek nesillerin iradesine ipotek koymadır” görüşünü dile getirdi. Yapıcıoğlu, anayasanın dördüncü maddesinin bizzat 12 Eylül askeri darbesini gerçekleştiren eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından kaleme alındığını savunarak, bunu “Gelecek nesillerin iradesine ipotek kopmak” olarak nitelendirdi.

Anayasa’nın birinci maddesi Türkiye devletinin “Cumhuriyet” olduğunu hükme bağlarken, ikinci maddede bu cumhuriyetin niteliklerini şöyle sıralıyor:

“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”

Üçüncü maddede milli marşı, başkenti ve resmi dili tanımlanırken, “Değiştirilemeyecek hükümler” başlığını taşıyan dördüncü madde bu ilk üç maddenin değiştirilemeyeceğini düzenleyerek bir anlamda koruma sağlıyor:

Türkiye, hazırlayacağı bir yeni anayasa ile 12 Eylül’ün gölgesinden hem sembolik olarak hem de gerçek anlamda kurtulma imkanı elde edecektir. 1982 Anayasasında defalarca değişiklik yapılmış ve bu değişiklikler genelde demokratikleşme, hukuk devleti ve özgürlükler yolunda önemli adımlar olmuştur. Ancak Anayasadaki 12 Eylül rejiminin tortularını tamamen silmek mümkün olmamıştır. Yürürlükteki Anayasa, darbeyi yapan Milli Güvenlik Konseyi ve onun atadığı üyelerden oluşan Danışma Meclisi tarafından hazırlanmış anayasadır.

Türkiye, 12 Eylül darbesi ile yüzleşmiş, 2010 Anayasa değişikliği ile darbecilerin yargılanmasının önünü açmış ve hayatta olan darbecileri de yargılayıp mahkum etmişti. Ama Türkiye, hâlen mahkum ettiği darbecilerin hazırladığı Anayasa ile yönetiliyor. Bu utancın aşılması, bütün bir siyaset kurumunun vazifesidir. Geçmişte anayasa değişiklikleri ile bu etkiden kurtulmanın mümkün olmadığı da anlaşılmıştır. Bu değişimin toplum psikolojisi açısından da kritik olduğu vurgulanmalıdır. Mevcut anayasal birikim ve uzun süredir devam eden arayışlar; yeni, sivil ve demokratik bir anayasanın yapılması için gereken tecrübenin oluşmasını sağlamıştır. Türkiye kurumsal yapıların veya seçkinlerin taleplerine göre değil halkın isteklerine uygun bir anayasa yapabilecek imkanlara sahiptir.

Değiştirilecek olan anayasamızda, öncelikle “cumhuriyet” olgusundan vaz geçilecektir. İçin de bulunduğumuz “tek adam” durumunun devam edebilmesi sağlanacaktır. Yaşamakta olduğumuz ekonominin dibe vurmuş olduğu bu günlerde, gerek iktidarın, gerekse yandaşlarının inanılmaz boyutlarda harcamalar yapıp, bu harcamaların hesaplarının verilmemesi gündemde dir.

Bir cumhurbaşkanı olarak değil de sanki, bir padişahmış görüntüsünde olan Cumhurbaşkanımızın anlayışında ne bir senatonun ne de bir başbakanın olmadığı ve “Reis” adı ile saltanatına devam etmek arzusunda olduğu görülmektedir.

Bu arzusu ile büyük kurtarıcımız Mustafa Kemal Atatürk’ün kabir ziyaretinde dahi, utanılmadan partili bir gurubun, kendisine “Reis” tezahüratları yapması üzüntü ve nefretle karşılanılmıştır.

 

“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”

Mustafa Kemal Atatürk

reklam

YORUM YAP