Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.
Devlet, toplumların siyasal örgüt biçimidir. Devlet, ayrıca bu devlet örgütlerinin de tümünü ifade eder. Başka bir anlatımla devlet en büyük tüzel kişiliktir. Devlet, bir toprak parçası üzerinde ve toprağa bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun veya uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel varlık şeklinde tarif edilir.
Genellikle devletin varlığı için devleti kuran ulusun bireyleri arasında kültürel bir birlik şart kabul edilir. Fakat sadece kültürel birlik şartı devletin yaşaması ve sürdürülebilirliği için yeterli olmaz.
Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik de devletin yaşaması için yeterli değildir.
Devletin doğuşu, insanlık tarihindeki ayırıcı bir geçişi göstermektedir, çünkü devlet oluşumunda söz konusu olan politik gücün merkezîleşmesi, toplumsal değişim süreçlerinde yeni dinamikleri ortaya çıkarır.
Bütün bunların yanı sıra şimdi yurdumuzun idare edildiği devlet şekline gelelim;
Yasama, yürütme, yargı yetkilerinin bir kişi elinde toplandığı yönetim şekline devlet denir. Siyasal iktidarı elinde bulunduran güç farklı din ve kültürlerin getirdiği etki ile kendisine bir lakap bulabilir. Yurdumuzda devletin başında “cumhurbaşkanı” bulunmaktadır. Bu da ne yazıktır ki “monarşi” olarak adlandırılır. Devletin başında bulunan kimsenin hakları sınırsız olarak mevcut olan ve tarihte bilinen en yaygın monarşik idare, siyasi gücü elinde barındıran kişiye aittir ve sözü kesindir. Yani yasama, yürütme ve yargı tek bir kişide toplanmaktadır.
Mutlak monarşiye karşılık olarak meşrutiyette başta bulunan kişinin yetkileri bir anayasa ile sınırlandırılmıştır. Halk bir meclis seçer, baştaki kişi, en üst olarak bu birliği temsil eder ve bir onay makamıdır. Yani bu yönetim biçiminde devlet liderinin yanında bir de halk tarafından seçilmiş bir meclis bulunmaktadır.
Devletin diğer unsuru ise millet, ulus, halk gibi kavramlarla ifade edilen ” insan topluluğu” dur. Fakat her insan bir devletin vatandaşı kabul edilemez. Örneğin, kısa bir süreliğine ülkede bulunan yabancı ülke vatandaşı olan turist hukuken o devletin vatandaşı değildir. Bu ikinci unsur; devlete vatandaşlık bağı ile bağlı insanları tanımlamaktadır. Devletin üçüncü ve zorunlu unsuru ” egemenlik” tir. Bağımsız olmayan bir devlet, devlet kabul edilemez. Uluslararası devlet topluluğunca da hukuken tanınmaz.
Devlet kavramını daha yakından irdelendiğinde bazı özelliklerinin olduğu görülür. Şöyle tanımlanabilir esasında: devlet bir yapıdır.
İktidar, başka hiçbir iktidar biçiminde olmayan bir maddi güç kullanma yetkisine, tekeline sahiptir. Manevi baskı, disiplin cezası gibi yöntemlere de başvurabilirler. Siyasal iktidarın, maddi güç kullanma yetkisine başvurulması, daima öteki yöntemler başarısız olduğunda söz konusu olabilir, yani en son çaredir.
Devletin maddi güç kullanma konusunda tekel olması, meşru güç kullanımının tek meşruluk kaynağının devlet olması anlamına gelmektedir.
Hukuksal yapının dinsel nitelik taşımasıyla devletin dine tabi olduğu devlet biçimi de vardır. Yaşamakta olduğumuz devletin başında bulunan siyasi hakimiyet, dini birinci sırada tutarak, dini vakıflar, dini dernekler, cemaatler ve gençlerin eğitimlerinde büyük rol oynamakta olan öğrenci evleri ile bunu yapmaktadır…
Adalet, sadece devletin temelidir.