Akbelen’de ağaçların taşınma süreci, bölge için zaten hassas olan bir dönemde başladı. Her rapor “uygundur” dese de, mühendisler olumlu görüş bildirse de, hasadı yapılmadan ağaçların sökülüp taşınmasının doğru olmadığını söylemek için uzman olmaya gerek yok. Firma da bu hatayı fark etti ki taşıma işinden vazgeçti. Aksi hâlde bu süreç, “taşıma” değil “katliam” olarak hafızalara kazınacaktı.
Önceki gün CHP’li Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras; il ve ilçe başkanlarının, CHP Muğla Milletvekili Cumhur Uzun’un ve Milas Belediye Başkanı Fevzi Topuz’un katılımıyla Akbelen’de nöbet tutan köylü ve çevrecilerin yanında yer aldı. Bu ziyaretin en dikkat çeken anı, Başkan Aras’ın Gazze benzetmesiydi. “Gazze’de insan katlediliyor, burada ise doğa; aralarında fark yok” dedi ve desteğin süreceğini vurguladı.
Ancak yıllardır sorulan, bir türlü açık yanıt bulunamayan bir konu var: Milas’ın güçlü STK’ları ve esnaf odası başkanları neden bu eylemlere destek vermiyor? Bu sessizliğin nedeni ne?
İşte tam burada Aslanyakalı Refik Amca’nın sözleri tabloyu berraklaştırıyor:
“30 yıllık çamları bırakın, asırlık zeytin ekip her yıl zeytin toplayalım. Ama önce madeni çıkarıp sonra firma zaten rehabilite edip tarıma kazandırıyor. Önceliği de zeytin oluyor, gidip görüyoruz. Bence direnmek, karşı çıkmak, kafa tutmak boşa. Hepsi vatan için. Enerjide de tarımda da…”
Refik Amca’nın bu sözleri aslında bölge insanının zihniyetine ışık tutuyor. Yıllardır “neden sahip çıkılmıyor” dediğimiz sessizliğin ardında, enerji ile tarım arasında yapılan bu “zorunlu tercih” var. Gidip rehabilite edilen zeytinlikleri görenler, “Bizim enerjide de zeytin de bizim” diyerek bir tür “pragmatik destek” veriyor.
Şimdi herkesin sorması gereken soru şu: Enerji ile tarım bir arada gerçekten mümkün mü? Rehabilite edilen zeytin bahçeleri, kaybedilen ormanın veya ekosistemin yerine geçebilir mi?
Akbelen meselesi bize bir kez daha gösteriyor ki, sadece eylem yapmak ya da sadece yatırım savunmak değil; uzun vadeli, toplumsal mutabakatla ve bilimsel verilerle planlanan bir strateji şart. Refik Amca’nın sesi, sadece bir köylünün değil; sessiz kalan binlerce insanın sesi aslında.
Zeytin de bizim, enerji de. Ama asıl mesele, bugünün ve yarının çocuklarına nasıl bir doğa ve üretim alanı bırakacağımız.