Kuraklık nasıl önlenir. Çare arayan var mıdır acaba düşünmek gerekir. Bütünüyle halk olarak çare aramalıyız. İnsan umutsuz yaratılmamıştır. Ancak gaflete düşerse her şeyini kaybeder.
Milaslılar olarak dünyamızı kurtarmaya gücümüz yoktur fakat gelelim önce kendi bölgemizi kurtarmaya başlayalım iyilik suya atılan taş gibidir dalga dalga yayılır. Belki de bizden yayılarak dünyayı kurtarabiliriz.
Kuraklığın sebebini araştırırsak 1985’ten sonra çevremizde çıkan büyük orman yangınlarıdır. Yanan yerleri ağaçlandırıyoruz fakat kuraklık ve sıcaklıklar arttıkça Bir gün gelecek dikilen fidanlar kök atamaz kuruyacak. Çevre kirliliği hat safhada. Derelere yol kenarlarına çöp bidonunu çevirdik dereler kurudu balıklar ve kurbağalar yaşayamaz oldu. Yaklaşık olarak 50 yıl önce gazetede okumuştum. Japonlar yaş ağaca çivi bile çakmadığı yazıyordu. Oysa halkımıza doğa sevgisini anlatabilsek biz de çevremizi kurtarmış oluruz. Oysa bizim atalarımızda bu konuda çok güzel örnekler var en kısadan Atatürk Bir binanın yapımında ağacın dalını kestirmez binanın balkonunu kestirmiştir.
Her nereye bakarsak bakalım doğaya karşı saygısızlık görüyoruz. Köy yollarının yapımında bile yol kenarındaki ağaçların dallarına kepçe vurup kırıyorlar oysa motorlu testereyle bu ağaçlar tıraşlanmış olsa ne güzel olurdu. Şey Edebali’nin sözü toprağa küsmeyelim. Küstürmeyelim. Aşık Veysel’in sözü benim sadık yarim Kara topraktır. Evliya Çelebi’nin sözü Anadolu’yu sincap ağaç dallarında sıçrayarak bir uçtan öbür ucuna varabilirdi.
Ekim ayı yarıya geçiyor tarlaların ekim zamanı kuraklık izin vermiyor. Zeytinlerin hasat zamanı kuraklık izin vermiyor. Ne duruyoruz herkes bir şeyler yapması lazım. Geçmişimize bakarsak peygamber yağmur duası yapmıştır. Erenler imamlar halkla yağmur duası yapmıştır. İnanlar bunu yapamaz mı?
Artık gaflet uykusundan uyanmamız gerekir.