Mehmet Nergiz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. 47 Yıllık Mizah Emekçisi Cihan Demirci: “Gerçek mizahın değeri ancak susturulduğunda anlaşılır!”

47 Yıllık Mizah Emekçisi Cihan Demirci: “Gerçek mizahın değeri ancak susturulduğunda anlaşılır!”

çizdikçe
çizdikçe
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk mizahının yaşayan tanıklarından, kalemiyle olduğu kadar karikatürleriyle de kuşaklara yön vermiş bir isim: Cihan Demirci… Mizah dünyasına adımını attığında henüz 15 yaşındaydı. Gırgır ve Fırt gibi efsanevi dergilerde yetişti, ardından Güldürü Üretim Merkezi’nde (GÜM) ustalarla aynı çatı altında üretim yaptı. Yazarlık, karikatür, radyoculuk, eğitimcilik gibi pek çok alanda üretmeyi sürdüren Demirci, mizahın tarihinden teorisine kadar birçok yönünü yaşayıp anlatan nadir isimlerden biri.
Bugüne dek yayımlanmış 54 kitabı bulunan, “Geyik Muhabbeti” gibi deyimleri Türkçeye kazandıran, ülkenin dört bir yanında çocuklar ve gençlerle buluşan bu üretken sanatçıyla; sanat serüvenini, Türkiye’de mizahın geçirdiği dönüşümü, Milas anılarını, Turhan Selçuk’un izini ve bugün sanatla uğraşmanın zorluklarını konuştuk. Demirci’nin gözünden mizahın geçmişini, bugününü ve yarına dair kaygılarını dinlerken, sanatçının hayata karşı taşıdığı direngen mizah ruhuna bir kez daha tanıklık ettik.

-Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
İstanbul doğumluyum…İlk ve orta öğrenimden sonra önce İDGSA-Tekstli, sonra MSÜ-Türk Dili Edebiyatı ve en sonda MSÜ-Sinema-TV’de okudum. Kendi kuşağımdan pek çok mizahçı gibi Oğuz Aral’ın Gırgır dergisinde yetiştim diyebilirim. Aslında ilkokul çağlarında evde kendi kendine dergi-gazete çıkaran bir çocuktum. Henüz 15 yaşlarında 1977 sonunda adım attım yazıp-çizmeye. İlk karikatürlerim 1978’de Fırt dergisinde, ilk imzalı yazım 1980’de Gırgır dergisinde çıktı. 1981’de Ses dergisinin Atmaca mizah ekinde profesyonel oldum. 1982-1986 yılları arası Güldürü Üretim Merkezi’nde (GÜM) Türk Mizahının en önemli ustalarıyla genç yaşında çalışma fırsatı buldum. Bu bana Gırgır’dan sonra ikinci okul oldu!.. Güneş, Hürriyet, Milliyet gazetelerine yazıp çizdim, çeşitli televizyon programlarında metin yazarlığı yaptım. Sonrasında pek çok gazete ve dergide yazdım-çizdim. Radyoculuk yaptım. Müjdat Gezen Sanat Merkezinde (MSM) “Mizah Kültürü” adlı özel bir ders verdim. 18 kez karikatür sergisi açtım. Son 35 yılda sayısı 1250’yi aşan kültürel etkinliğe katıldım. Söyleşi, imza günü, panel, atölye çalışmalarıyla ülkeyi karış karış gezdim. Yarattığım özgün mizah tarzıyla dilimize başta “Geyik Muhabbeti” olmak üzere pek çok deyim, terim ve sözcük kazandırdım.2025 yılında yazar-çizerlikte 47. yılımı geride bıraktım. İlki 1985’te olmak üzere bugüne dek yayınlanmış 54 kitabım bulunuyor.

 


-Sanatla ilk bağınız ne zaman ve nasıl kuruldu?
Rahmetli babam bir Edebiyat öğretmeniydi bu yüzden eve çok fazla kitap getirirdi. Sadece o kitapları değil babamın bir köşeye koyduğu yazılı kağıtlarını bile okurdum bu arada. 70’li yılların başları, yaza-çizer-kültür-sanat insanı olmak için bugünküyle hiç ilgisi olmayan çok daha güzel bir Türkiye vardı. Henüz ilkokuldayken evde kendime gazete-dergi hazırlar, bunları aile fertlerine ve çevremdekilere okuturdum. Mizah dergileri, çizgi romanlar tutkumdu. Ortaokul çağlarında bu iş karikatür çizmenin yanı sıra şiir ve öykü yazmaya da dönüştü. Gazeteci olma isteğim doruktaydı. Liseye adım attığım yılı ilk kez bir mizah dergisine karikatür ve yazı götürdüm bu gidiş o gidiş…

 


-Bu alanda üretmeye sizi iten şey neydi? Bir kırılma anı veya ilham kaynağı var mıydı?
Çok gözlemci bir çocuktum… Gözlem gücü beni üretmeye itti!.. Büyüdükçe öğrendim ki; iyi yazar-çizer-mizahçı, iyi gözlemci olmalıymış. Ben ilkokuldan başlayarak yaşadıklarımı hep not eden biri oldum. Kendi dünyamı erken yarattım, bu yüzden tek başına hiç sıkılmam. Henüz 15 yaşında çıkmaya başladığım o meşhur Babıali (Cağaloğlu) yokuşu beni müthiş etkiledi, çünkü o yokuşun parlak yıllarıydı ve en tepesinde pek çok dergi ve gazete bulunuyordu. 47 yıl sonra dönüp geriye baktığımda şunu görüyorum: “Ben bu işi hep çok sevdiğim için yaptım, para hep ikinci planda kaldı. Babam daha sağlam bir işim olsun diye karşı çıkmış olmasına, pek çok çilesine, derdine rağmen yazar-çizer olmayı aldığım başka eğitimlere tercih ettim, keşke herkes sevdiği, istediği işi yapabilise!..

 


-Bugüne kadar ortaya koyduğunuz eserler içinde sizi en çok yansıtan neler oldu?
Ben oldukça yorucu bir iş yapıyorum, zira sadece çizer, ya da sadece yazar olmadım, hem yazar, hem de çizer olduğum için kendi kitaplarımı hem yazdım, hem de resimledim ama bu yorgunluk tatlı bir yorgunluktur!.. İlk kitabımı 1985 yılında henüz 22 yaşında binbir zorlukla yayınlamıştım. Mizahi-taşlama şiirlerden oluşan bir şiir kitabıydı, hiçbir yayınevi basmadı, zor da olsa kendi olanaklarımla yayınladım, bu kitabın yeri ben de ayrıdır ama 1985’ten bu yana 54 kitap yayınladım. Bunların hepsi benim için ayrı ayrı kıymetlidir. Kitaplarım benim çocuklarımdır. Kimi çok ilgi gördü 30 baskıya ulaştı, kimi sadece bir baskıda kaldı ama dünyaya eleştirel bakışımı bu yolla dışa vurdum, çocuk kitaplarını özellikle çok severek yazdım ama sadece komple bir mizahçı olmadım, mizahın hem teorisine, hem tarihine, hem de pratiğine ömrümü verdim beni en çok yansıtan; komple bir mizah insanı olmamdır!..

-Eserlerinizde Milas’tan, Ege’den, yöresel unsurlardan izler bulunuyor mu? ve Turhan Selçuk karikatür yarışması hakkında düşünceleriniz nelerdir?
İstanbul doğumlu bir yazar-çizer olarak son 5 yıldır Ege’de İzmir Foça’da yaşıyorum. Türkiye coğrafyasında İstanbul’dan sonra en çok Ege bölgesinde kültürel-sanatsal etkinliklere katıldım. 2010 yılında Milas’ta Turhan Selçuk Karikatür Evi’nde bir karikatür sergisi açmış, Milas’lı çocuklarla karikatür-mizah atölyesi gerçekleştirmiştim. Uluslararası Turhan Selçuk Karikatür Yarışması 2011 yılında ilk kez yapıldığında da jüri üyesiydim, çok da güzel başlamıştı bu yarışma ama sonrasında ne yazık ki tekrar çağrılmadım, yarışma sanırım 15 yıl sürdü, devam edebilseydim Milas’a da daha çok katkım olabilirdi. Milas karikatürümüzün büyük ustası Turhan Selçuk’un adını yaşatmaya devam etmeli.

-Bugün sanatla uğraşmak sizce nasıl bir deneyim? İmkânlar, ilgi ve çevre açısından değerlendirir misiniz?
Yazar-çizerlik serüvenime adım attığım lise yıllarımda Türkiye yüzü Batıya dönük, uygar dünyaya çok yakın bir ülkeydi, mizah zirvedeydi, çok daha özgürdük çünkü, hayat standartlarımız çok daha yüksekti ama ne yazık ki özellikle 21. yüzyıl bu coğrafyaya yaramadı, yüzyıllarca geri gitti. Bu yüzden benim gibi toplumsal-sosyal bir mizahı öne çıkaran ama absürt mizahı da çok seven biri işini epeydir rahatça, özgürce yapamaz oldu. Yazılı basın internetle birlikte zayıfladı ve adeta bitti, 156 yılı geride bırakmış mizah dergiciliğimiz de can çekişiyor, ekranlarda mizah yok, okullara gidemez, çocuklarla-gençlerle mizah adına buluşamaz bir haldeyiz, kısacası seyyah bir ömrü olmuş yazar-çizer olarak en kötü ve en baskıcı dönemi yaşıyorum, ne yazık ki toplum da o kadar asabi ve sorunlu ki aslında ona hayat verecek olan gerçek mizaha sahip çıkmıyor artık!.. Acı gerçek bu!..

 


-Sizce bir sanatçının toplumla ilişkisi nasıl olmalı?
Sanatçı öncelikle toplumundan ve hayattan kopuk olmamalı, topluma tepeden de bakmamalı, hayatın içinde olmalı ama günümüzde baskıcı toplumlar bu özelliği bitirdi ve korku dağları bekleyince sanatçı da toplumsal duyarlılıktan uzak, bencil ve kibir abidesine dönüştü. Sanatın epeyce içi boşaldı, yetenek gerekmez oldu, bugün dünyada para ödeyerek kitap bastırıp yazar olunan tek ülke Türkiye, ne yazık ki!.. Bir toplum çürümüşse elbette sanatçısı da çürür, Türkiye bu anlamda da derin bir çürüme yaşıyor, ama toplumun içinden ta yüreğinden çıkmış sanatçılar son nefese dek asla pes etmezler…
-Son olarak, şu anda üzerinde çalıştığınız yeni bir proje veya paylaşmak istediğiniz bir gelişme var mı?
Ben çok yoğun çalışma ve koşturmayla geçen 42 yıl yaşadım, son 5 yıldır ise virüs dönemiyle başlayan ve ağır bir ekonomik krizle devam eden süreçte ne yazık ki işimi yapamaz getirildim ama üretmeye hiç ara vermedim, gerçekleşememiş çok sayıda projem var, sitkom tadında komedi dizisi, tiyatro oyunu, yazılmış bekleyen kitaplarım, Youtube ve internet üzerinde bazı projeler gibi. Ülke tarihinin en sancılı ve en kritik günlerini yaşarken üretip, bekletme dönemindeyiz, umarım göçüp gitmeden hasatı da görürüz!..

?

47 Yıllık Mizah Emekçisi Cihan Demirci: “Gerçek mizahın değeri ancak susturulduğunda anlaşılır!”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.