Anadolu Asya kıtasının en batısında Karadeniz, Akdeniz ve Ege denizi arasında kalan yaklaşık 537.000 km²’lik bir alanı kaplayan dağlık bir yarımadadır.
Batıdan doğuya olan uzunluk 1.000 km’den fazla, genişlik ise 400 km’den 600 km’ye kadardır. Osmanlı döneminde “Anadolu”nun geleneksel doğu sınırı olarak Fırat Nehri kabul edilirken, Cumhuriyetle birlikte Birinci Türk Coğrafya Kongresinden sonra Türkiye’nin Asya’da kalan kısmının tümü aynı coğrafî terime dâhil edilmiştir.
Günümüzde yaygın olarak Türkiye’nin Asya kıtasında kalan topraklarının adı olarak kullanılır.
Anadolu, Asya ve Avrupa’nın birleşim noktasındaki stratejik konumu nedeniyle, tarih öncesi çağlardan beri birçok medeniyetin beşiği olmuştur. Yeryüzünün en eski yerleşkelerinden bazıları Cilalı Taş Devri’nde Anadolu’da kurulmuştur. Çatalhöyük, Çayönü, Nevali Çori, Hacılar, Göbekli Tepe ve Mersin (Yumuktepe) yerleşkeleri Cilalı Taş Devri’nden kalmadır. Truva yerleşkesi de Cilalı Taş Devri’nde kurulmuş ve Demir Çağı’na doğru uzanmıştır. Sümer, Asur, Hitit, Yunan, Lidya, Kelt, Pers, Roma, Doğu Roma (Bizans), Selçuklu, Moğol ve Osmanlı gibi onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Yüzlerce dil ve lehçeyi barındırır.
Anadolu, Hristiyanlığın ilk doğduğu ve geliştiği topraklardan biridir. Uzun yıllar Doğu Roma topraklarının esasını teşkil etmiştir.
- yüzyıldan itibaren Türkler tarafından iskân edilmiş ve yönetilmiştir. Özellikle 1071 yılındaki Malazgirt Meydan Muharebesi’nden itibaren Müslüman Oğuz Türkleri Anadolu’ya akın etmiştir.
Anadolu’da çok uluslu yapı 20. yüzyıla kadar sürmüştür. 1923 yılında üzerinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla birlikte Anadolu topraklarının büyük bir kısmı Türkiye’nin denetimine girmiştir. Şu anda Türkiye halkının demografik yapısının büyük bir kesimini Türkler oluşturmaktadır.
Günümüzde Anadolu’da yaşayan halkın büyük bir kısmı Türkçe konuşmaktadır. Anadolu Türkçe ile 11. yüzyılda Selçuklu Hanedanının fethi ile tanışmıştır. Buna rağmen çok kültürlü yapısını Selçuklular ve Osmanlılar döneminde devam ettirmiştir. Ayrıca Kuzeybatı Anadolu’da Manav, Kuzeydoğu Anadolu’da Laz, Gürcü ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu (Kuzey Mezopotamya’nın bir kısmı)’da Kürtlerin, Zazaların ve Arapların yanı sıra az sayıda Süryani de bulunur.
Ayrıca özellikle 19. ve 20. yüzyılda çeşitli göç hareketleriyle gelerek Anadolu’ya yerleşen Çerkesler ve Boşnaklar da bulunmaktadır. Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yayılmış Rumların çoğu Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki mübadelede, Yunanistan’daki Müslüman olan halkla değiş-tokuş edilmişlerdir. Bugün Anadolu’da yaşayan halkın çoğunluğu Müslüman’dır.
Haçlı dünyası, Batı Anadolu, Trakya ve Ege Adaları’nı Yunan toprağı, Doğu Anadolu ve Çukurova’yı da Ermeni toprağı kabul ederek, bizi bu topraklarda işgalci göstermekte ve söküp atacağı günü beklemektedir. Geçen bin yıllık süreçte fırsat buldukça bu hayallerini gerçekleştirmek için birtakım girişimlerde de bulundular. Sayıları milyonları bulan Haçlı sürüleriyle üzerimize geldiler; yaktılar, yıktılar, zulmettiler. Başarılı olamayınca da çeşitli senaryolarla, piyonları olan Yunanlılar ve Ermenileri kışkırtıp üzerimize salarak hedefe ulaşmak istediler. Ancak, her defasında da gerekli cevabı aldılar. Ama vazgeçmediler. Sahte tarih tezleriyle bu toprakları Yunanlılara, Rumlara, Ermenilere mal ederek bizi barbar, istilacı, eşkıya gibi gösterdiler ve göstermeye de devam ediyorlar.
Ermenilerin ve Rumların bu topraklarda yaşamış olmaları, onların bu toprakların gerçek sahipleri olduğunun kanıtı değildir. Diğer birçok ulus gibi; onlar da başka diyarlardan gelerek, bu topraklarda bir süre yaşamışlar ve zamanı gelince de çekip gitmişlerdir. Yani hâkimiyetlerini sürdürememişlerdir. Tarihte bu topraklar üzerinde hüküm sürmüş devletleri, tarih sırasına göre şöyle bir sıralayalım: Hatti, Hurri, Hitit, Frigya, Lidya, Truva, İyonya, Miken, Urartu, Pers, Makedonya, Selevkos, Bergama, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti.
İçlerinden Yunan ve Rumlarla ilgili olan sadece üç devlet var: İyonya, Miken ve Bizans. Görüldüğü gibi bunlar da ilk kurulan devletler değil. İlk kurulan devlet olarak Hattiler görülüyor, kuruluşu Milattan önce 2500 yılları. Yani günümüzden hemen hemen 5000 yıl önce.
Konya’nın Çumra ilçesinde bulunup, günümüzden 9400 yıl öncesine tarihlenen; yeni taş çağına ait Çatalhöyük yerleşim yerinde de bütün evlerin ocaklarını güney duvarının önüne yapmışlar, dama çıkmak için kullandıkları merdivenlerini güneydoğu köşesine koymuşlardır. Burada da Türklerin kutsalı olan doğu ve güney yönlerinin Çatalhöyük Türklerinde de etkin olduğunu görüyoruz.
Günümüzden 5.000 yıl kadar önce; Türklerin Orta Asya’dan göç edip, maden devrini Anadolu’-ya getirmeleriyle, yeni uygarlıklar ortaya çıkmaya başlamıştır.
Batı Anadolu’ya yerleşen Türk boyları, ilerleyen dönemlerde Ege Denizi’ndeki adalara geçip, yerleşmeye başlarlar. Adalara yerleşenler, Leleg ve Pelasg Türklerindendir. Ancak büyük çoğunluğu Leleg Türkleridir. Bir kısmı da güney-batı Anadolu’-ya yerleşmişlerdir. Pelasg Türklerinin ise göçe devam edip; Yunanistan, İtalya, Trakya ve Balkanlara geçip yerleştikleri görülmektedir.
Anadolu’nun doğusundan istilaya başlayıp, en son batısındaki güçlü Lidya Devleti’ni de yıkınca; Anadolu tamamen düşmüş, Anadolu’daki Türk hâkimiyeti 1618 yıllık bir kesintiye uğramıştır. Anadolu’da yaşayan Türklerin, yabancı devletlerin hâkimiyetleri altında geçecek olan esaret yılları, 1071 yılında Alp Arslan’ın komutasındaki Müslüman Türklerin gelişiyle son bulmuştur.
Sonuç olarak; Anadolu, Trakya, Yunanistan, Ege adaları ve İtalya’nın ilk sahipleri, Türklerdir. Yunanlılar; Balkanlar’dan göç ederek, M.Ö. 2000 yıllarında Yunanistan’a gelmişler ve tüm uygarlıklarının temelini Türklerden almışlardır. Ermeniler de öyle.
İlkçağda Anadolu’da Ermenilerle ilgili herhangi bir devlet veya medeniyete rastlanmamaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği hedefler ve bizzat yapmış olduğu çalışmalarla ve ortaya koyduğu Türk Tarih Tezi’yle ulaşmak istediği sonuç da budur.