Çeşitli ırkların yaşadıkları vatanımız Türkiye’dir. Bu topraklarda yaşamakta olan 86 milyon insanların, inançları ne olursa olsun, Allah’ın birliğine bağlı olanların yaşamakta olduğu yerdir. Bu topraklar için can verilmiştir.
Alp Arslan’ın 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra İran üzerinden gelen Türk boyları Anadolu’ya yerleşmeye başlamışlardır. Selçuklu devlet teşkilatının ikta sistemine göre bir Türk komutanı hâkim olduğu toprağı yönetme hakkına sahip bulunmaktaydı. Türklerin Anadolu’ya gelişlerinde burada Rumlar, Ermeniler, Süryaniler ve Araplar vardı. Ancak Bizans Anadolu’nun tek hâkimiydi. İlk Türk akınlarının başladığı sırada Ani, Van, Lori ve Kars’ta Ermeni prenslikleri bulunuyordu.
Bizans İmparatorluğu, II. Basilios’un 1021’deki Doğu Anadolu seferlerinden itibaren bu bölgedeki Ermeni prensliklerini ortadan kaldırdı. Son Ermeni prensliği de 1064’te Selçuklular’ın korkusundan Bizans’a tâbi oldu. Bizans imparatorluğu, Ermeni prensliklerinin siyasî hakimiyetlerine son verdikten sonra, önemli miktarda Ermeni nüfusunu sürgün ederek İç Anadolu’ya yerleştirdi. Bizans, Ermeni ve Süryaniler’i Ortodoksluğu kabule zorluyordu. Bu yüzden söz konusu halklar, Anadolu’nun Türkler’e karşı müdafaasında Bizanslılar’a yardım etmedi.
Ermeni tarihçi Urfalı Matheos ile Süryani tarihçi Mihael’in eserlerinde Bizanslılar’a karşı olan bu kinin izleri görülür. Süryani Mihael’in şu sözleri bu durumu açıkça göstermektedir; “Türkler, şerir ve rafın Rumlar gibi kimsenin dinine ve inancına karışmıyor; hiçbir baskı ve zulüm düşünmüyorlardı”. Anadolu’da bu milletlerin dışında bulunan bir diğer topluluk da Hristiyan Türkler’di. Bizans, Selçuklular’ın akınlarına karşı Balkanlar’a yerleşmiş ve burada Hristiyan olmuş Oğuz (Guz), Kıpçak (Kuman) ve Peçenek Türkleri’ni zaman zaman Anadolu’ya getirip iskân ederek, bir savunma hattı oluşturmaya çalışmıştı. Bilhassa Bizans İmparatoru Laskarides ve Paliologlar zamanında Hristiyan Türkler geniş ölçüde Anadolu’ya getirildi. Hristiyan Türkler’in önemli bir kısmı zaman içerisinde Müslümanlaşmışsa da, bir kısmı günümüze kadar Hristiyan kimliklerini devam ettirdiler. Hatta Yunanistan’la yapılan nüfus mübadelesi sırasında Hristiyan oldukları için bu Türkler’den de gönderilenler oldu.
Türkler Anadolu’da yerleşik bir hayata geçmeden önce Kürtler Azerbaycan’da Gence’den Bakü’ye, Bakü’den İran’da Tebriz’e, Tebriz’den Hamedan’a, Hamedan’dan Şehrizor’a, Şehrizor’dan Cizre’ye, Cizre’den Urfa’ya, Urfa’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan Erciş’e kadar uzanan yüz binlerce kilometre karelik topraklarda, tarihin kadim dönemlerinden başlayarak yaşam ve egemenlik mücadelesi vermekteydi.
Bu topraklarda kökenleri ve inançları ne olurlarsa olsun, hep bir arada bu vatanımızı korumak için can verilmektedir. Her türlü şart ve durumda bulunduğumuz bu topraklara sahip olmak zorundayız.
Yaşam şartlarımızı genişleterek, çok daha iyi ve yaşanılır bir vatanımız olması için çalışmak zorundayız. Her şeyden önce eğitime önem vermeliyiz.
Eğitim, pek çok konuda insana bilgi sağlar. Değerleri, toplumsal normları öğretir, inançları şekillendirir, iletişimimizi kuvvetlendirir. Hayata daha farklı bakabilmek, yeni bakış açıları kazanabilmek, kişisel gelişim noktasında kendimizi daha iyi geliştirebilmek için eğitim hayati bir gerekliliktir. Eğitim, insanların problem çözme yeteneklerini ve hayatta başarılı olmaya yönelik becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur. Ayrıca, eğitim, insanların daha kaliteli bir yaşam sürdürmelerine yardımcı olur ve onlara kendilerini ifade etme ve farklı insanlarla iletişim kurma becerilerini geliştirmelerine olanak sağlar.
Büyük kurtarıcımız, cumhuriyetimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk; “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder” demiştir.
Hiçbir siyasi ideoloji hakkında eğitimsiz bir idare, hükümet düşünülmemelidir. Eğitimden yoksun bir millet köle olmak zorundadır.
Bu güzel vatanımızın eğitimli ve muhasır medeniyetler seviyesinde olabilmesi için bizi ve ülkemizi idare etmeye talip siyasetçilerin de eğitimlerini almış ve eğitimli geleceklerin yetişme çabasında olacak olanlardan seçmemiz şarttır.