YANILGI (!)

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

DEM Parti ile Ahmet Türk’ün Devlet Bahçeli’yi ziyaretlerinden sonra, İmralı’da hapis yatan Öcalan’ın affı gündeme gelmektedir. Bu yapılan ziyaretlerin devam edeceği görülmektedir.

PKK terör örgütünün silahlarını bırakmasının, bu görüşmeler ile bir ilgisinin olmadığı ortadadır. Yapılan görüşmelere bu şekilde bir “kılıf” uydurmak ise tamamen yanlıştır.

Öncelikle PKK terör örgütünün dış emperyalist ülkeler tarafından desteklendiği unutulmamalıdır. Emperyalist dış kuvvetlerin yüzyıllardır Türk milleti üzerinde oynamak istedikleri oyunlar, yazdıkları senaryolar sonucu ortaya çıkmıştır.

Sevr Anlaşması ile gerçekleştirildiği sanılan bu kirli oyunlar ve sinsi planlar günümüzde tekrar sahneye konmak istenilmektedir. Yapılmakta olan bu görüşmelerin PKK terör örgütünün silahlarını bırakarak af edileceği manasına gelmemelidir. Öcalan bir suç işleyen ve mahkum olan bir sabıkalıdır. Ve Öcalan’ın PKK ile herhangi bir bağlantısı ve ilgisinin olmadığı da bilinmelidir.

Bütün bunların yanı sıra Dem Parti’nin bu görüşmelerdeki esas amacının, Öcalan’ın kurtulması da değildir. Bu partinin tek istediği doğu ve güneydoğu Anadolu’muzda yaşamaya çalışmakta olan Kürt toplumumuzun refah içerisinde, OHAL (Olağan Üstü Hal) içerisinde yaşamamak, daha iyi bir eğitim ile çocuklarını yetiştirerek, toplumumuzda hak ettikleri yerlerini almaktır. Zaten PKK terör örgütünün ana hedefi de yaşadıkları sıkıntılardan kurtularak, yeni topraklarda, yeni bir yaşama kavuşmaktır. Bu arzuları ise dış emperyalist devletler tarafından maddi destekle gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.

Önemli olan ülkemiz insanının tek isteği, kökeni ne olursa olsun insanlarımızın refah, bolluk ve barış içerisinde yaşamalarıdır.

Meselenin bu esaslı kısımlarının yanı sıra, üzerine çok konuşulmakla beraber çok fazla güvenilir bilgimizin olmadığı bir başka konu daha var: Kürtlerin siyasi tercihleri, Kürtlerin ne kadarı Kürt meselesinin ana taşıyıcısı HDP’ye (ve PKK’ye), ne kadarı sistem partilerine teveccüh gösteriyor. Kürtlerin çoğunluğu, en azından 7Haziran 2015 seçimlerine kadar, gerçekten de hep sistem partilerine mi oy verdi?

Kürtlerin hangileri HDP’yi, hangileri sistem partilerini tercih etti, ediyor? Bu da meselenin üzerine epey spekülasyon yapılan ama az bilinen bir detayı. Zaza, Kürt; Şafii, Hanefi, Alevi; dindar, seküler; kadın, erkek; genç, yaşlı; zengin, yoksul olmanın Kürtlerin siyasi tercihlerinin oluşmasında kayda değer bir etkisi var mıdır. Keza, Kürtlerin ne kadarı ve hangi Kürtler HDP ve PKK tarafından ortaya konan ya da seslendirilen siyasi taleplere onay veriyor. Bu da çok bilinen bir husus değil. HDP’ye oy veren Kürtler HDP ve PKK tarafından ortaya konan her talebi, her öneriyi destekliyor mu?

Neredeyse her toplum kesiminin mağdur edildiği Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en büyük mağduriyeti Kürtler yaşadı. Kürtler daimî bir kültürel asimilasyon süreciyle ve zaman zaman da fiziksel olarak onları yok etmeye yönelik saldırılarla karşılaştı. Dil yasaklamalarından sürgünlere, mahpusluklardan katliamlara ve faili meçhullere kadar birçok acıyı yaşadı. Bunlar Kürt halkında bir bilinç ve bilinçaltı oluşturdu. Bunun izlerini, siyasî çizgisi ne olursa olsun, tüm Kürtlerde gözlemlemek mümkün. Bu yüzden, kardeşlik ve huzur çağrıları, sanırım, Kürtlere hikâye gibi geliyor. Çünkü bu çağrılar statükonun naif savunusu olmaktan, Kürtlere “oturun oturduğunuz yerde” demekten öteye geçemiyor.

Kürtlerin haklı talepleri var. PKK’nın haksız, vahşî ve gayri meşru yöntemi ve cinayetleri bu talepleri görmezden gelmemize sebep olamaz.

YANILGI (!)
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir