AKP’nin dışındaki belediyelerin hali perişan…
Geçmişin tüm borçlarını tek kalemde geri isteyen iktidar, hepsine icra ve haciz kanalını işletmeye başladı. Bodrum Belediye Başkanının meclisteki son konuşmasını dikkatle dinlememiş olsaydım, konunun bu kadar vahim olduğunu fark etmeyebilirdim. Durum gerçekten çok ciddi. Turizmden dünyanın parasını kazandıran sahil kentlerine kaşıkla yardım eden devlet, verdiğini misliyle ve kepçeyle geri istiyor. Bu durumda muhalefet partilerinin belediyeleri iflasın eşiğine gelmiş demektir. Yarın Bodrum Belediye Başkanının oturduğu binayı haczederlerse hiç şaşırmayın. Yahu bu nasıl bir anlayıştır? Senin partinden olmayan belediyenin gırtlağını sık, tüm gelirlerine el koy. Peki oralarda yaşayan halkın hizmeti nasıl görülecek, bunu düşünmüyorlar mı?
Bodrum Belediyesinin toplam 2,3 milyar borcu var. Bunun 1 milyar 157 milyonu vergi ve sigorta. Bugünün borçları değil bunlar. 10 yıl önce kapanan 11 ayrı belediyenin birikmiş borçları da buna dâhil ve üstelik faizlerle şişmiş bu rakamlar. Ayrıca Belediye piyasaya da 500 milyona yakın borçlu. Her ay 300 milyon liraya yakın, 2700 personelin vergi ve sigortasına gidiyor. Peki, hiç alacağı yok mu belediyenin? 1 milyarı kaçak yapıdan olmak üzere 1,5 milyar civarında da alacağı var. Alacak tahsili öyle kolay değil, mahkemeler ve temyizlerle hayli gecikiyor ödemeler.
Bodrum Belediyesi hacizden kurtulmak için 11 gayrimenkulü satışa çıkarıyor. Bütün arsa ve binalarını satsa 700 milyon liradan fazla tutmuyor ki, bu da borcun ancak üçte birini karşılıyor. Yeni ve genç belediye Başkanı Tamer Mandalinci, bu durumda ne yapacağını kara kara düşünüyor. Bu borcu o yapmadı ama o ödemek zorunda işte… Soruna bakış açısını, çözüme yaklaşımını, gerçekleri ifadedeki cesareti, kararlılığı hoşuma gitti doğrusu. Konulara hâkim, mal varlığının satışıyla bir miktar rahatlayacaklarına inanıyor. Radikal ve keskin düşünceleri var. Örneğin personel fazlasını eritecek. Bir kişinin yapacağı işi, bazı yerlerde beş kişinin yaptığını söylüyor. Örnekleri arasında belediye kafeleri de var.
İş yapmadan maaş alanları da (kimse kusura bakmasın)diyerek temizleyecek. Personelin ehil ve liyakat sahibi olacağını söylüyor. Sen-ben-bizim oğlan üçgeninin arasına sıkışan ve çoğu ahbap-çavuş ilişkilerinin ürünü olan personeli ayıklamak ve ihtiyaca uygun çalıştırmak pek de kolay bir iş değil. İnşallah başarır. Siyasetin rüzgârına aldırmaz, onu o koltuğa oturtanlara diyet borcu ödemeye kalkışmaz, kararlı ve cesur davranışını sürdürür ve herkesin belediye Başkanı olmaya çalışırsa, niye başarılı olmasın ki? Gerçi seçimden bu yana geçen 6 aya yakın süre içinde pek başarılı bir çalışmasına henüz tanık olamadık. Güzel konuşuyor, iyi konuşuyor, konulara hâkim ama koca kent, sadece nutukla idare edilemiyor işte.
Bir belediye Başkanı halk gibi yaşamalı, makam araçlarını filan bırakıp, zaman zaman otobüsle-minibüsle işine gidip gelmeli. Eline fileyi alıp, evinin alışverişini kendisi yapmalı. Halkın çektiği sıkıntıları yaşamalı ki, onları düzeltebilsin. Emirle cart-curtla olmuyor ki bu işler. Hele ki Bodrum’da. Mandalinci’nin başarılı olması için, herkesin elini taşın altına koyması lazım. Meclis üyelerinin de, esnafın da, halkın da gayretli çalışması şart. Herkes evinin önünü süpürse, şehir tertemiz olur. Ayrıca Belediyedeki müdürlerin de, şeflerin de makam arabalarından inip, fiyakayı bırakıp halkın içinde halk gibi yaşamaları lazım. Hizmetler belki merkezde iyi de, Gündoğan’da veya Yalıkavak’ta, Ortakent’te ve Turgutreis’te nasıl acaba? Hizmetlerin tüm kente eşit şekilde yansıması lazım. Özellikle Gündoğan, Gümüşlük unutulmuş gibi…
Bodrum’da ilk yapılacak iş, arıtmaların ve kanalizasyonun bu kış süratle tamamlanması ve denizin karadan kirlenmesinin mutlaka önlenmesidir. Bunun için Büyükşehir 1 milyar liralık bir bütçe ayırmış. İkincisi çöp sorunudur ki, burada da halka önemli görevler düşüyor. Bazıları çöp bidonlarına bir kamyon dolusu ev eşyaları, hurda malzemeler, ahşap parçalar atıyorlar. Bunların takibi için çöp toplama noktalarına kameralar koymak ve usulsüz atanları bu yolla tespit edip, ağır cezalara çarptırmak lazım. Kamera sistemleri artık çok ucuzladı. Tüm kenti kameralarla kolayca denetlemek mümkün.
Bodrum’da ceza sistemi pek işlemiyor. Bunu hemen devreye sokmak ve her suçu anında cezalandırmak şart. Ceza sistemi iyi işlese, kaçak yapıların da önü kesilir. Ayrıca kaçak yapıları bittikten sonra değil, başlarken yıkmak gerek. Hava fotoğraflarıyla kimin ne yaptığını her an görmek mümkün. Yakaköy’ün tarım alanının tam ortasında ve herkesin gözü önünde yapılan muazzam binayı görmemek için kör olmak lazım. Eğer doğruysa buranın sahibi şimdi AKP Belediye Meclisi üyesiymiş. Kim olursa olsun, kaçak yapıya anında engel olunmalıdır. Belediyeye şu anda çok para lazım. Kaçak yapılara iyi cezalar kesse, ödemeyenlere hemen haciz gönderse, tüm borçlarını bir çırpıda öder.
Aslında Belediyenin pratik yoldan halledeceği çok iş var. Yeter ki konuların üzerine kararlılıkla ve cesaretle gidilsin. Örneğin tuvalet bir ihtiyaçtır ve bunu çözmek belediyenin görevidir. 10-15 lira giriş ücreti alanlar var. Bunları bedava hale getirmek lazım. Keza otoparklar özel otoparklarla yarışıyor. Belediye önemli gelir kapılarını dikkatle takip etse, bunlara ihtiyaç kalmaz. Bir de Pazar yerlerindeki otoparkları bir düzene sokmak lazım. Örneğin Ortakent pazarındaki otoparkta kavgalar, yumruklaşmalar gırla gidiyor. Buranın zeminini de düzeltmek şart. Kentin pek çok pazarı da aynı durumda. Bunlara da el atıp, halkı rahatlatmak gerekmez mi?
Belediye zabıtası çok iyi çalıştırılmalı, Bodrum akla esenin yapıldığı cezasız bir kent görünümünden kurtarılmalı. Serbest soygun sistemine dönüşen piyasa, zabıta tarafından sürekli kontrol edilmeli, çakma mallara vitrinlerde yer verilmemeli, bunun yerine yerel üretimler ön plana çıkarılmalı. Şimdi çok daha önemli bir konuya geliyorum. Adı var olup da kendisi pek ortalıkta görünmeyen belediye trafik zabıtası, etkili bir şekilde devreye sokulabilir, motosiklet faciası kontrol altına alınabilir, motosikletlerin yayalara ait yollardan geçmeleri rahatlıkla önlenebilir.
Halka yararlı belediyecilik konusunu işlemeye yeri geldikçe devam edecek ve sadece eleştiri yapmak yerine yol gösterme görevimizi de yerine getireceğiz. Dedim ya, taşın altına hepimiz elimizi koymalıyız.