İstanbul EscortŞişli EscortMecidiyeköy EscortTaksim EscortBeşiktaş EscortAtaköy EscortBakırköy EscortHalkalı EscortBahçeşehir EscortŞirinevler EscortAvcılar EscortBeylikdüzü EscortAvrupa Yakası EscortAnadolu Yakası EscortAtaşehir EscortKadıköy EscortÜmraniye EscortMaltepe EscortKartal EscortPendik EscortMersin EscortAntalya Escortİzmir EscortBursa EscortAnkara EscortKayseri EscortKonya Escortİzmit EscortKocaeli EscortBodrum EscortSamsun Escort
reklam
reklam
DOLAR34,8486% 0.07
EURO36,7071% -0.19
STERLIN44,4415% 0.08
FRANG39,6048% -0.07
ALTIN3.000,23% 0,81
BITCOIN97.272,00-1.197
reklam

MUĞLA’NIN DOĞASI ALARM VERİYOR: VAHŞİ YAŞAMIN ÇIĞLIĞI VE ÇÖZÜM YOLLARI

Yayınlanma Tarihi : Google News
MUĞLA’NIN DOĞASI ALARM VERİYOR: VAHŞİ YAŞAMIN ÇIĞLIĞI VE ÇÖZÜM YOLLARI
reklam

İzmir’den Bodrum’a yaptığım bir yolculuk, doğanın artık susmadığını, çığlık attığını bir kez daha gösterdi. Yol boyunca domuzlara çarpan araçları, Milas’ta vahşi hayvan saldırısıyla hayatını kaybeden bir çiftçiyi, Bodrum ve Milas sokaklarında sürü halinde dolaşan domuzları görmek, beni derinden sarstı. Artık Muğla’nın eşsiz doğasında bir tilkiyle göz göze gelmek ya da bir domuz sürüsüne rastlamak olağan hale geldi. Peki, bu manzara ne anlama geliyor?

Muğla, Türkiye’nin en özel coğrafyalarından biri, benzersiz bir biyolojik çeşitliliğe sahip. Ancak rant uğruna betonlaşan ormanlar, termik santrallerin kapladığı on binlerce metrekarelik alanlar ve maden arama faaliyetleri, doğayı paramparça ediyor. Neticede, ormanlardaki hayvanlar yeterli gıda ve barınma bulamıyor, şehir merkezlerine inmek zorunda kalıyorlar. Bu durum, vahşi yaşamın ve doğal dengenin bozulduğunun en büyük göstergesi.

Doğanın insan yaşamından ayrı düşünülemeyeceği bir gerçek. Bizim soluduğumuz hava, içtiğimiz su ve beslendiğimiz toprak, doğanın dengesiyle var oluyor. Bugün ağaçları kesip yerine beton dökersek, yarın çocuklarımızın yaşayacağı çevreyi yok ederiz. Bu nedenle, doğanın korunması için yapılan mücadeleler, aynı zamanda insanlığın geleceği için de verilen mücadelelerdir.

Bazı sosyal medya kullanıcıları, şehir merkezlerinde domuzlara ekmek verdiklerini paylaşarak bu durumu şirinleştiriyor olabilir. Ancak işin gerçek boyutu bundan çok daha ciddi. Vahşi hayvanların insan yerleşimlerine inmesi, ciddi sağlık risklerini de beraberinde getiriyor. Özellikle domuzlar gibi hayvanlar, hastalık taşıma riskiyle insan sağlığını tehdit ediyor. Bu gelişmeler, doğanın dengesinin ne denli bozulduğunu ve ekolojik zincirin kırıldığını kanıtlıyor.

Dünya genelinde başarılı örnekler var. Amerika’daki Charleston Parkı, doğal yaşam alanlarını koruyarak hayvanların güvenli bir şekilde varlıklarını sürdürebilmelerini sağlıyor. Benzer şekilde, Afrika’daki Kruger Ulusal Parkı ve Avrupa’daki Hoge Veluwe Doğa Parkı, hayvanların doğal yaşam döngüsünü korumak için devasa alanlar tahsis ediyor. Bu parklar, sadece hayvanların değil, ekosistemin de devamlılığını sağlıyor. Türkiye’de de benzer projeler geliştirmemiz gerekiyor.

Yapılabilecekler neler? Doğal yaşam parkları ve koruma alanları oluşturabiliriz. Ekolojik koridorlar inşa ederek, hayvanların güvenli geçiş alanları oluşturulabilir. Yağmur suyu hasadı ve doğaya uygun mimari projelerle, çevreye duyarlı şehirleşme modelleri geliştirilebilir. Bunlar, doğanın sabrının tükenmemesi için atmamız gereken adımlardır. Her şeyden önce, merkezi ve yerel yönetimlerin bilimsel veriler ışığında hareket etmeleri, doğayı koruma çabalarına öncelik vermeleri gerekiyor.

Unutmayalım, doğa bizden bir parça ve onu tahrip etmek kendi varlığımıza zarar vermektir. Kuruyan göller, azalmakta olan temiz su kaynakları ve artan orman yangınları, doğanın intikamıdır. Tabiatın çığlığına kulak vermezsek, geleceğimizden vazgeçmiş oluruz.

Muğla’nın ve tüm Türkiye’nin bu eşsiz doğasını korumak, sadece bugünün değil, geleceğin de sorumluluğudur. Doğa alarm veriyor; sesini duymak, harekete geçmek ve geleceğimizi korumak artık bir zorunluluk.

reklam

YORUM YAP