Kelime anlamı olarak ‘Allah’a ulaştıran yol’ şeklinde bir manaya ulaşan Tarikat kelimesi günümüzde belli bir kitlenin kendine verdiği ismi çağrıştırıyor. Selçuklu ve Osmanlı döneminden kalma bir düşünce ve inanç akımı olarak karşımıza çıkan tarikatçılık, günümüzde son derece artmış durumda. Türkiye’deki tarikat sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.
Türkiye’de belli başlı 30 tarikat silsilesi ve bunların 400 kolu bulunuyor. Sadece İstanbul’da 445 tekke faaliyetlerini açıktan sürdürüyor. Çoğunluğu İstanbul, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Adıyaman, Batman, Van, Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Muş, Bitlis, Gaziantep ve Şanlıurfa olmak üzere 800’ün üzerinde faal medrese bulunuyor. Üstelik büyük şehirlerde kaç apartman medresesinin faaliyette olduğu ise tam olarak bilinmiyor. Çoğunluğu kız çocuklarına yönelik açılan apartman medreselerinde 12-18 kişi kalıyor.
“Seyda” denilen eğitmenlerin çoğunluğunu, 1980-1994 yılları arasında İran’ın dini merkezi Kum’da ve Irak’ın Akre ve Erbil gibi tarikat merkezi şehirlerinde eğitim aldığı belirtiliyor. Bu isimlerin Hizbullah örgütüne yakın oldukları da vurgulanıyor.
Kuzey Irak, İran ve Suriye’de medrese eğitimine giden öğrencilerle birlikte tespit edilebilen medrese eğitimi alan çocuk sayısı 10 binin üzerinde olduğu belirtiliyor. MEB verilerine göre medreselerin yoğunlaştığı iller okulöncesi eğitimde Türkiye ortalamasının altında olduğu ileri sürüldü. Rapora göre bu durumun nedeni medreselere kaydolma yaşının, bazı bölgelerde 3’e kadar düşmesi olarak gösteriliyor.
2020 yılında tarikat okullarındaki öğrenci sayısı 210 bin dolayında. 4 binin üzerindeki özel yurdun 2 bin 480’i bir tarikatla bağlantılı. Tarikatlara bağlı yurtların kapasitesi 380 bin olduğu ileri sürülüyor. Bu yurtlarda kalan öğrenci sayısı 225 bini buluyor. Kayıt dışı kalanların sayısı ise tam olarak tespit edilemiyor. Resmi kayıtlar dışında gayrı resmi olarak faaliyet gösteren okul, yurt, ev, tekke ve medreselerle birlikte bir milyon çocuğun tarikatların elinde oldu ileri sürülüyor.
Son günlerde, harp okullularında teğmenlerin, “Atatürk’ün askerleriyiz” diyerek kılıçları ile yaptıkları yemin, devletimiz tarafından hoş görülmemiştir. Bu teğmenlerimize disiplin cezası verilmek istenmektedir. Konuyu başka bir açıdan da ele alalım. Harp okullarında, FETÖ hakimiyeti ile bugünkü sistem arasındaki benzerlikler ortaya konmuş durumda. Buna göre, dini yapıların eğitim yoluyla devlet içinde kadrolaşmasının en tehlikeli sonuçlarından birinin harp okullarında yaşandığına vurgu yapıldı. Rapora göre FETÖ, TSK’ya şu aşamalardan geçerek sızmayı başardı; 1980-2000 yılları; askeri okullara eleman yerleştirme, 2000-2008 yılları; yerleşme ve yayılma 2008-2014 örgütten olmayanların tasfiyesi…
Bütün bunlar devletimiz tarafından bilinmekle birlikte, tarikat ve medreseler ile çocuklarımızın, eğitim alabilmek için, tarikatlar tarafından açılmış bulunan muhtelif semtlerde bulunan öğrenci evleri de bulunmaktadır. Bu evlerde, dinimiz gereği bilgiler verilmekte olup, dinimiz öğretilmektedir.
Bu tarikatların esas hedefleri, yurdumuzun koyu bir İslamcı olabilmesi ve başımızda bulunan devlet büyüklerimizin güvenlerini kazanabilmeleridir.
İslamiyet’in, asla politikaya bulaştırılmaması gerekir.
Buralarda yetiştirilen evlatlarımız, devlet kademelerinde, yapılan mülakatla birlikte iktidar yanlısı olarak seçilerek görevlere başlatılmaktadırlar.
Bütün bunlar modernleşme çabasında olan ülkemiz için yapılan yanlışlardır. İnsanlarımızı ayırmak yerine, onların eğitimlerinin modern ülkelerin teknolojik seviyelerine ulaşması için sağlanmalıdır.
Yurdumuzun, büyük kurtarıcımız Gazi Mustafa Kemal’in ilkeleri ışığında alınacak olan bir eğitimle, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılması şarttır.