(2. Bölüm)
Türk Halk Oyunları Bölümünün temel vizyonu, geleneksel dansların temsil ettikleri kültürel unsurlarla birlikte eğitimini vermektedir. Bu düşüncenin yanı sıra fiziksel tiyatrodan dans/hareket terapiye, modern danstan, beden odaklı diğer sahne sanatlarına kadar geniş bir yelpazede, disiplinler arası çalışmalar yapma vizyonuna sahiptir. Geleneksel bakış açısı olarak Türk Halk Oyunları Bölümü, eğitim ve aktarımda temsil ettiği ve birbirinden ayrılmaz bir bütün olan kültürel değerlerin, sadece performans boyutuna değil, kurumsal boyutuna da önem veren bir bakış açısını benimser.” Misyonu ise “Sanatın evrenselliği düşüncesi ile kazanımların daima bir üst seviyeye taşınması, sanat ve bilim açısından ilgili diğer disiplinler ile ilişkilendirilmesi ve bütünleştirilmesi, yeni yatırımlara kaynak teşkil etmesi açısından önemlidir. Bu bağlamda; Türk Halk Oyunları Bölümünün temel misyonu, alanında teorik ve pratik donanıma sahip, bilimsel ve sanatsal düşünce sistematiğini kazanmış, gelişmeye açık öğrenciler yetiştirmektir.” Araştırma alanları; “Türk Halk Oyunları Repertuarı, Türk Halk Oyunları Müzikleri Repertuarı, Hareket Analizi, Dans Müziği Analizi, Folklor, Hareket Notasyonu, Sahne Teknikleri, Türk Halk Oyunları Öğretme Metotları, Geleneksel Giyim-Kuşam ve Makyaj.” anlatıldı.
Aynı dönemde, halk oyunları eğitmenlerinin “otantik” olduğu varsayılan hareket biçimlerine müdahale etmeden, spor akademisi mezunu eğitmenlerin öncülüğünde, sahne üzerindeki geometrik biçimleri, ya da patenleri değiştirerek sundukları bir sahneleme biçimi ortaya çıktı.
Camiaya “Sahne düzeni – düzenlemeli dal” olarak giren bu anlayış, özellikle popülerleşen yarışmalar vasıtasıyla yaygınlaştı. 1994 sonrasında küresel kültür endüstrisinin bir parçası haline gelen Lord Of The Dance, River Dance ve benzerlerinden etkilendiler. 90’lı yılların sonunda ortaya çıkan ve halk danslarını, batılı sahne dansı formlarıyla mutasyona uğratan, profesyonel dans gruplarının kurucuları da işte bu sözde “halk oyunculuğu” ortamında yetiştiler. Bu mutasyona uğrattıkları gösteri formunu yerelleştirerek, her fırsatta 3000’den fazla adım barındırmakla övündükleri Türk Halk Oyunlarını sahneye taşıdılar. Kendi dans gruplarının adları bile kopya olan bu gruplar ve yöneticileri, bu süreçte hareket geleneklerini sadece baleyle değil, çağdaş dans ve akrobasiyle de karıştırdı. Görkemli şovları sürdürülebilir kılan topluluk sayısı az olmakla birlikte, tarihsel süreç içerisinde aşama aşama gelişen bu sahneleme anlayışı, halk dansları ortamını belirler hale geldi.
Bugün her yerde bu toplulukların hakim kıldığı tuhaf, ucube sahneleme biçimleri talep ediliyor ve bu yeni “estetik”, “katılımcı” tarz; doğal, yerel ortamlara da sirayet ediyor. Bu kabulleniş maalesef kültürümüzü ve geleneklerimizi de etkiliyor.
Şimdi Üniversitelerdeki Halk Oyunları Bölümlerinin, bu yozlaşmaya ne zaman dur diyeceğidir?
Türk Halk Oyunlarının Öğretiminde Karşılaşılan Problemler sempozyumunda, 80’li yılların sonuydu, Sayın Suna Şenel’in sunduğu bildiride, Notasyonun bu alanda kullanılması gerektiği konusundaki bildirisi sonrası “Otantiklik, tavır, oyunlar yozlaşır” diye isyan edenler geçen 30 senede neler yaşadılar da otantiklik, tavır ve yozlaşmanın ismini dahi anmaz oldu.
Hepimizin ilk amacı kültürümüze, halk oyunlarımıza sahip çıkmak değil miydi? Şimdi herkes Şapkasını alıp düşünsün kendini sorgulasın nerelerde hatalar yaptık diye… Eğitime alınan öğrenciler mi yeteneksizdi de sizler halk oyunlarını, eksik ya da yapabilecekleri kadarını öğrettiniz? Mezun olan öğrencilerin yetiştirdiği öğrenciler ve usta eğiticiler, bu kadar kolay mı mezun oldular. Oyun tavrı, otantikliği, figür eksikliği ile yetiştirilen bir nesil sizin ellerinizden çıktı. Yıllar önce neden buna dur diyemediniz. Yarışmalardan bi habersiniz. Bu kadar yozlaşmış ucube ekiplere dur diyecek bir kişi dahi yok mu içimizde.
Ancak yozlaşmaya dur demek, şapkamızı önümüze almak için belki de çok geç kaldık! Yeni nesil Halk Oyunlarımız hepimize hayırlı olsun.