(1.Bölüm)
Rezidans ve villalar kısmen dışarıda tutularak denilebilir ki üç oda bir salonlu apartman dairelerinin istisnasız en küçük bölmesidir ve çoğu zaman -her nedense- diğer odalara göre daha küçük olan kapısından anlaşılır.
Apartman dairesini başlangıçta modern ve batılı tarzda tasarlayan mimarımız bir dönem bazı lüks apartmanlarda bu mutfakları salonla birleştirerek Fransızca “salle à manger”den gelen salamanjeyi tasarlamışlardı ama Türk mutfak alışkanlıklarına ve ihtiyaçlarına uymadığı için pek tutmadı.
Apartman dairelerindeki bugünkü mutfakların ise, evin salonlarının bir bölümünü işgal eden 12 sandalyeli masaya “yemek odası” denmesinden hareketle sallamanjenin bir parçası olan mutfağın salon dışına çıkarılmış biçimi olduğu söylenebilir.
Apartman daireleri için mimarın tasarladığı, müteahhidin uygun gördüğü, belediyenin onayladığı ve mühendisin inşa ettiği mutfakta, yemeklerin salonda yeneceği kabulüne göre yemek masası konacak bir alan tasarlanmamıştır. Orta boy bir buzdolabı, hemen tamamı duvara bakan küçük bir tezgah ve lavabo ve tezgâhın üstüne yerleştirilmiş, bir kaç takım tencere, tabak ve bardak sığacak büyüklükte raf veya dolap bu küçücük mutfağı doldurmaktadır.
Kahvaltıdan akşam yemeğine her gün mutfaktan salona yemek taşımanın zahmeti ve salonların yılda bir iki kez gelecek misafirler için temiz tutulmasına yönelik kültür birleşince, evin tapusunu ve oturma iznini alan her aile bu küçük mutfak duvarlarını sağa sola ittirmeye başlamaktadır.
Bulunacak en uygulanabilir çözüm ise, balkonu pvc ile mutfağa katmak ve oraya sıkışık düzende oturmanın sağlanacağı küçük bir masa ve birkaç iskemle atmaktır. Apartmanların dış cephelerine baktığınız vakit gördüğünüz pvcli kısımların büyük ekseriyeti bu amaca yöneliktir.
Binayı tasarlayanlar, inşa edenler ve onay verenler, bu uygulamayı “yasa dışı alan kazanma” olarak niteliyor da, halk neden ek masrafı ve onca zahmeti göze alarak evde bu tür bir tadilat yapıyor, biz hangi ihtiyacı göremiyoruz diye düşünmüyorlar.
(Devamı gelecek yazımızda)