İstanbul EscortŞişli EscortMecidiyeköy EscortTaksim EscortBeşiktaş EscortAtaköy EscortBakırköy EscortHalkalı EscortBahçeşehir EscortŞirinevler EscortAvcılar EscortBeylikdüzü EscortAvrupa Yakası EscortAnadolu Yakası EscortAtaşehir EscortKadıköy EscortÜmraniye EscortMaltepe EscortKartal EscortPendik EscortMersin EscortAntalya Escortİzmir EscortBursa EscortAnkara EscortKayseri EscortKonya Escortİzmit EscortKocaeli EscortBodrum EscortSamsun Escort
reklam
reklam
DOLAR35,4363% -0.1
EURO36,6563% 0.21
STERLIN43,3831% -0.16
FRANG38,9111% 0.1
ALTIN3.094,29% 0,64
BITCOIN100.571,390.411
reklam

“HALK KÜLTÜRÜMÜZDE “MUTFAK” – 2

Yayınlanma Tarihi : Google News
“HALK KÜLTÜRÜMÜZDE “MUTFAK” – 2
reklam

(2. Bölüm)

(Geçen makaleden devam)

Kabul etmek gerekir ki, apartman dairelerindeki bugünkü mutfak tasarımı, Türk orta sınıfının yemek alışkanlıklarıyla örtüşmüyor. Türk ailesi yaygın bir gelenek, alışkanlık ve belki ekonomik çözüm olarak ve buna ek olarak şimdilerde “güvenli gıda” talebiyle yemeklerini özellikle hafta içinde evde yiyor. “Baban gelsin de sofraya oturalım” sözü hâlâ bu evlerde sıklıkla kullanılıyor.

Yazın memleketten getirilen kışlıklar, kurutulmuş gıdalar, semt pazarından alınan sebze ve meyveler, manavı, marketi ve kasabı dolaşarak seçilen yemeklikler, Türk mutfağını ham maddenin mamul madde olarak yemeğe dönüştüğü küçük bir aile fabrikası olarak düşünmemizi gerektiriyor.

Bu nedenle mutfak, ailenin bütün fertlerinin ve tabii kültür kodlarımızın yarattığı bir sonuç olarak mutfakta yemek üretim sorumluluğunu üstlenen evin kadınının en fazla vakit geçirdiği yerdir. Evin kadınının bu denli çok vakit geçirdiği bu daracık alanda tezgâhın pencere yerine duvara bakması bir estetik sorunu olduğu kadar bir manevi işkence konusudur da. Bu küçük tezgâh, sanki sipariş pizza paketini veya konserve kutusunu açmak ve hazır yemekleri mikrodalga fırında ısıtmak için yapılmış gibidir.

Güzün hazırlanan salçalar, turşular, reçeller, kurutulmuş sebze ve meyveler, mevsiminde tedarik edilen bakliyat, kesilen erişteler, yapılan tarhanalar vs. vs. bu küçük mutfakta kendilerine yer bulamazlar. Aralarında salonun dolap arkası, koltuk altı gibi misafirler tarafından zor görünür yerleri de olmak üzere evin muhtelif yerlerine saklanırlar.

Mimarımız Türk ailesinin mutfak alışkanlıkları konusunda hiçbir fikre sahip olmadığı gibi bu yönde bir araştırmaya da ihtiyaç duymaz ve eski evlerden küçük bir “kiler” çözümünü bile ödünçlemez. Daha da vahimi mutfakta son dönemlerde buzdolapçıların bulduğu derin dondurucu çözümüne bile uygun bir mekân tasarlamaz.

Hoş, mimar ile buzdolabını tasarlayan mühendis arasında da bir diyalog olmadığı için bu daracık mutfakta derin dondurucu nereye konacak, biraz büyütülen buzdolabı mutfağa sığacak mı gibi sorular da muhatabını bulamaz. Biz halk bilimciler de kendi sırça saraylarımızda meşgul olduğumuz büyük meseleler nedeniyle bu tür küçük konulara eğilmeye vakit ayırmayız, gerek duymayız belki de bunun işimizin bir parçası olduğunu bilmeyiz.

reklam

YORUM YAP