Anayasa’ya ve 1939 tarihli 3573 Sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’a aykırı, geçen Temmuz ayında “BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN” başlığıyla Resmi Gazete’de yayımlanan 7554 Sayılı yasaya karşı, 28 Eylül 2025 Pazar 16.00’da Muğla’da büyük bir miting düzenleniyor.
GÜLÇİN ERŞEN
TOPRAĞIMIZI VERMİYORUZ mitingi çalışmaları kapsamında, 26 Eylül Cuma (Yarın) saat 17.30 da Milas Atapark Belediye Çay Bahçesi önünde, Halkların Eşitliği ve Demokrasi Partisi (DEM) İzmir Milletvekili İbrahim Akın’ın katılacağı basın açıklamasının duyurusu yapıldı. Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Türkiye İşçi Partisi (TİP) Milletvekili ve Parti Sözcüsü Sera Kadıgil ve Sol Parti MYK üyesi İlknur Başer’in de mitinge katılacakları duyuruldu.
Tüm çevreci ve yurtseverlere çağrı
Toprağımızı Vermiyoruz Kampanyası ve bileşenleri MUÇEP, KESK, DİSK, TMMOB, Tabip Odası adına, mitinge çağrı amaçlı aşağıdaki metin paylaşıldı:
“28 EYLÜL’DE MUĞLA’DAYIZ
Bizler, özgürlük ve hakların hukuk devleti güvencesinde korunduğu bir yaşam biçimini ve yaşam alanlarını savunan ortak mücadelenin parçalarıyız.
7554 sayılı torba yasa ile maden ve enerji şirketlerinin çıkarları uğruna yapılan düzenlemeler, halkın iradesini yok sayan, doğayı ve emeği feda eden bir otoriterleşme programının parçasıdır.
Son günlerde iktidarın demokratik siyaseti tasfiye ederek, toplumu kayyım rejimi ve yargı baskısı altında şekillendirme girişimine, hukuka ve demokrasiye yönelik saldırılar karşısında ortak mücadele hattını güçlendirmek arzusuyla,
28 Eylül’de Muğla’da buluşuyoruz.
Gasp edilmek istenen temel haklarımıza, yaşam alanlarımıza ve hukuk devleti güvencesindeki özgür yaşam biçimimize hep birlikte sahip çıkacağımızı beyan ediyoruz.”
*
Mitingin gerekçesini daha iyi ve ayrıntılı açıklamak açısından, Türk Tabipler Birliği’nin sitesinde geçen haziran ayında yayımlanan metine de yer verelim:
“Torba Yasa” ne getiriyor, ne götürüyor?
Adı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” olan bu teklif aslında; tek bir torba ile Maden Kanunu’nu, Zeytincilik Kanunu’nu, Mera Kanunu’nu, Orman ve Çevre kanunlarını, Elektrik ve Enerji Piyasası Düzenlemeleri’ni birer birer hükümsüz kılmayı ve tüm planlama yetkisini toplumun faydasından çok şirketlerin çıkarlarını gözeten merkezi otoriteye devretmeyi hedeflemektedir.
Hazırlık süreci kapalı kapılar ardında; halktan, meslek örgütlerinden, bilim insanlarından, doğrudan etkilenecek milyonlardan gizlenerek yürütülmüştür. Ne bir kamuoyu istişaresi yapılmış ne bir uzman görüşü alınmıştır. Meslek kuruluşlarının, sendikaların, bilim insanlarının dışlandığı bir yasa süreci, halkın değil sermayenin çıkarlarını korur. Bu keyfilik, Anayasa’nın eşitlik ve katılımcılık ilkeleriyle açıkça çelişmektedir. Bu da bize açıkça göstermektedir ki yasa, şirketler için, şirketlerle birlikte yazılmıştır.
Bu yasa teklifi doğaya, emeğe, halk sağlığına, meslek etiğine ve kamusal haklara yönelik kapsamlı bir saldırıdır. Çünkü;
Zeytinlikler maden şirketlerine,
Meralar enerji projelerine,
Ormanlar özel sermayeye,
Köylünün, emekçinin geçim kaynakları ise belirsizliğe açılmaktadır.
ÇED Süreci Etkisizleşiyor
Projeler için gerekli olan çevresel etki değerlendirme (ÇED) süreci devre dışı bırakılıyor. Kurumların görüş süresi kısaltılıyor, yanıt verilmezse “olumlu” sayılıyor. Yöre halkının ve toplumun itiraz hakkı pratikte ortadan kaldırılıyor.
Zeytinlikler Madenciliğe Açılıyor
Taşınabilir kabul edilerek zeytinlik alanlarda maden ve enerji projeleri yapılabilecek.
Danıştay’ın daha önce iptal ettiği yönetmelik değişikliği bu kez yasa ile geri getiriliyor.
3573 sayılı Zeytincilik Kanunu fiilen askıya alınıyor.
Meralar Enerji Projelerine Tahsis Ediliyor
RES, GES, HES ve JES projeleri için meralar kolayca tahsis edilebilecek. Hayvancılığın belkemiği olan bu alanlar, kırsal yoksulluğu derinleştirecek şekilde tasfiye ediliyor.
Ormanlar ve Kamu Arazileri Sermayeye Açılıyor.
Ormanlarda yatırımcılara uzun süreli, düşük bedelli kullanım hakkı veriliyor.
Ağaçlandırma, doğa koruma yükümlülükleri geriye itiliyor. Akbelen gibi örnekler yasallaştırılmak isteniyor.
Acele Kamulaştırma Yaygınlaştırılıyor
2035 yılına kadar enerji projeleri için köylünün toprağı “acele” kamulaştırılacaktır.
Kamulaştırma artık kamu yararı için değil, özel şirketlerin önünü açmak için kullanılacaktır.
Kaçak Yatırımlara Af Getiriliyor
2024 öncesinde ruhsatsız yapılmış enerji ve maden tesisleri yasal hale getiriliyor.
Kaçak yapılaşma ödüllendiriliyor, hukuk devleti ilkesi zedeleniyor.
MAPEG’e Olağanüstü Yetkiler Tanınıyor
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG), diğer kamu kurumlarının yerine karar verecek yetkilere kavuşuyor.
Görüş alınmadığında “olumlu” sayılacak uygulamayla, doğrudan şirketlerin çıkarını koruyan bir süper kurum yaratılıyor.
Yeni Üst Kurul ile Kurumsal Vesayet Kuruluyor
Kurumlar izin vermezse, Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın başkanlık edeceği bir kurul, tek başına izin verebilecek.
Yerinden yönetim, halk iradesi ve bilimsel görüş yok sayılıyor.
Yasa Teklifine Ekli Koordinatlar: Kişiye Özel Düzenleme
Teklifteki haritalar ve koordinatlar; Akbelen, Yatağan gibi somut bölgeleri hedef alıyor.
Bu yönüyle teklif, şirketlerin taleplerine özel olarak şekillendirilmiş “kişiye özel yasa” niteliğindedir.
İklim Kriziyle Ters Düşen Uygulamalar
Yasa, fosil bağımlılığı süren enerji ve maden projelerini teşvik ederek iklim krizini derinleştiriyor.
Türkiye’nin taraf olduğu çevre sözleşmeleriyle çelişiyor.
Bu yasa yalnızca doğayı değil; geçimlik tarımı, kırsal ekonomiyi, halk sağlığını, bilimsel özerkliği, kamu planlamasını ve toplumsal adaleti de tehdit etmektedir.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB olarak buradan uyarıyoruz:
Bu yasa geri çekilmelidir. Çünkü;
Doğa, meta değildir.
Mera, zeytinlik ve orman yaşam alanıdır.
Bilimsel kurumlar, meslek örgütleri ve halk karar süreçlerinin dışında bırakılamaz.
Kamusal kararlar; kamu yararına, ekolojik dengeye ve sosyal adalete dayanmalıdır.
Bizler doğayı, emeği, halk sağlığını ve yaşam alanlarımızı savunmaya devam edeceğiz.
Tüm kamuoyunu bu yıkım yasasına karşı birlikte ses çıkarmaya çağırıyoruz!
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK)
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)
Türk Tabipleri Birliği (TTB)
Yazarın / Habercinin Notu: Yanıtı havada kalan sorular
Daha önce, Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü uzmanının görüşlerine yer vererek; 50 yaşın üzerindeki zeytin ağaçlarının taşınmaması gerektiğini, taşınacak ağaçların iyice budanarak ve dikkatle sökülerek, uygun yerlere dikildikten sonra sulama ve gübreyle özenli bakım istediğini, yaşasalar bile 3-4 yıl sonra meyve verebileceklerini yazmıştım. “Zeytin Adam” lakaplı Dr. Çağlayan Üçpınar’ın haberlere konu olan açıklamasında haklı olarak sorduğu gibi; yüzlerce, binlerce ağacın böyle taşınması olası mı? Peki üretici, köylü, ağaçları ve ormanlarla doğal olarak bütünleşen diğer canlılar, arazilerdeki su kaynakları ne olacak?
Yürürlükteki “Zeytin Yasası”nda, zeytin ağaçlarının kesilmesine ya da sökülmesine ilişkin şöyle deniliyor: “Bu iznin verilmesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı araştırma enstitülerinin ve mahallinde varsa ziraat odasının uygun görüşü alınır. Bu hâlde dahi kesin zaruret görülmeyen zeytin ağacı kesilemez ve sökülemez. İzinsiz kesenler veya sökenlere ağaç başına bin Türk Lirası (1000 TL) idarî para cezası verilir.” Uygulamada uzman akademisyenleri görevlendirmesi istenen maden ve enerji şirketlerine, görevlilerin ücretini ya da katlettikleri ağaçlar için para cezasını ödeyebilsinler diye mi devletçe “teşvik” veriliyor?!
Yasaları, hukuku çiğneyenler, “Doğa Yasaları”na da karşı gelebileceklerini mi sanıyor? Adaletsizce yönetenler, “İlahi Adalet”in tecellisine inanmıyorlar mı?