Milas’ın Tarihi Evleri Yok Oluyor…
Milas, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, sokakları kültürle yoğrulmuş kadim bir şehir… Ancak bugünlerde bu köklü geçmiş, bakımsızlık ve bürokratik engeller nedeniyle göz göre göre yok oluyor. Kent merkezindeki tarihi yapılar; miras sorunları, maddi imkânsızlıklar ve yasal düzenlemelerin çıkmazları nedeniyle kaderine terk edilmiş durumda.
Özellikle Hacıilyas, Hocabedrettin, Hisarbaşı ve Şevketiye mahallelerinde yer alan tescilli tarihi yapılar, yıllardır hiçbir müdahale yapılamadan ayakta kalmaya çalışıyor. Anıtlar Kurulu ve SİT kararları çerçevesinde her türlü tadilat ve onarım izne tabi tutulurken, vatandaşlar bu uzun ve yorucu süreçlerden dolayı ellerini dahi süremiyor. Belediyeler, bu binaların çevresine güvenlik amacıyla barikat kursa da; yıkılma riski sadece geçmişi değil, günümüz insanını da tehdit ediyor.
Son Örnek: Rifat Ağa Konağı
Tüm bu yaşananların en güncel örneği ise Tabakhane Caddesi üzerinde bulunan ve halk arasında “Aslanlı Ev” olarak bilinen tarihi yapı oldu. Yıllardır üzerine branda örtülerek, çevresi demir bariyerlerle çevrilerek korunmaya çalışılan bina, artık tamamen moloz yığınına dönüşmüş durumda. Milas’ın mimari hafızasında önemli bir yeri olan Aslanlı Ev, içinde bulunduğu belirsizlik nedeniyle bugüne kadar restore edilemedi ve sonunda çökme noktasına geldi.
Mahalle sakinleri, her gün önünden geçtikleri bu evin altında kalmaktan korkarken, yetkililerin sessizliği endişeleri daha da büyütüyor. Vatandaşların tepkisi ise net: “Yıkılmasını beklemek yerine, bari sökülerek kurtarılsaydı. Taşı bile değerlidir bu evin…”
Çıkmazlar Arasında Geleceksizlik
Durum sadece Aslanlı Ev ile sınırlı değil. Kent genelindeki yüzlerce tarihi yapının benzer akıbetle karşı karşıya olduğu biliniyor. Ne sahipleri onarabiliyor ne devlet kurumları inisiyatif alabiliyor. Belediyeler ise SİT kararlarının kısıtlayıcı hükümlerine karşı çaresiz kalıyor.
Uzmanlar ve mimarlık odaları, bu tür yapıların yerel yönetim-üniversite-kültür varlıkları kurulu iş birliğiyle envanteri çıkarılarak acil müdahale planı oluşturulmasını öneriyor. Milas gibi arkeolojik ve kültürel zenginliğiyle öne çıkan bir kentte, bu kayıtsızlık tarihsel bir vebale dönüşebilir.
Son Söz: Tarih Yaşatılmak İçindir
Milas’ta yaşanan bu tablo, sadece bir şehircilik sorunu değil; aynı zamanda bir kimlik meselesi… Atalarımızın bıraktığı izleri korumak, gelecek kuşaklara bir hafıza devretmek sorumluluğumuz. Şimdi sorulması gereken soru şu: Yıkılmasını izlemek mi, yoksa yaşatmak için mücadele etmek mi?
Bu sorunun cevabı, yalnızca kurumların değil, hepimizin vicdanında gizli…