İnsanoğlunun zayıflığı ve kıskançlığı ile beğendiği şeye benzeme çabasına özenti denir. Nelere özenilir?
Zenginliğe özenilir. Zengin olmak istenir ve zengin olanlara özenilir. Diğer taraftan, yaşamında başarılı olmuş olanlara, onların bilgilerine ve tecrübelerine de özenilir. Özenti duymak bir noktaya kadar faydalıdır. Ama sahip olmasının ancak hayal edilebilindiği bir yaşama da özenti duymak çoğu zaman birtakım yanlışlıklara, hatta felaketlere yol açar. Bir sporcuya da özenilebilinir. Veya başarılı bir sahne sanatkarına da özen duyulabilinir.
Bir kardeşin kendinden büyük ablasına veya ağabeyine özenti duymasının, ağabeyinin veya ablasının yaşamının mükemmel olması halinde, özenti duyan kardeş için çok iyi olabilir.
Bunlar insanoğlunun normal olan davranışlarıdır. Bir yandan da insanoğlunun asla sahip olamayacağı, ama, bir nokta da kendini de kandırarak duyulan özentiler vardır. Bu yanlış olan özentilerin başında yeterli görgüsü ve tahsili olmayıp, sadece kıskançlığından ötürü özenti duyma şekli de bulunur. Bu özenti şekli şahsın hem kendisine hem ailesine hem de yakınlarına zarar verir.
Özellikle siyasetçilerin başkalarına özenti duymalarının topluma büyük zararları bulunmaktadır. Bir siyasetçi düşünelim. Bu siyasetçinin düşüncelerinde başka siyasetçilere özenti duymasının hem kendisine hem de bağlı bulunduğu siyasi partiye büyük zararlar verebilir.
Amerika Birleşik Devletleri’nin başkanlığı yarışında halen başkan olan kişi ile başkan olmak için uğraş verenin sahip olduğu özentinin de ayrı bir önemi bulunmaktadır.
Günümüzde Orta Doğu’da büyük çatışmalar devam etmektedir. Filistin ile İsrail arasında süre gelen çatışmalar yavaş yavaş diğer komşu ülkelere de bulaşmaktadır. Yurdumuz, İslam ülkesi olmamız dolayısı ile İslam ülkelerinin tarafındadır.
Cumhurbaşkanımızın da İslam ülkeleri arasında önemli bir noktada olmak için vermiş olduğu çaba da bir özenti midir? Bu olmak istediği nokta İslam ülkeleri arasında birlikteliği sağlamak amacı ile halifelik olabilir mi?
Osmanlı İmparatorluğu’na özenti duyulmasının, halife olabilme özentisinin günümüzde belirgin örnekleri bulunmaktadır. Cumhurbaşkanımızın, Cuma namazlarına büyük şatafatlarla giderek, namazdan sonra basın organlarına beyanat vermek de bir özenti midir? Saraylarda yaşamak, yeniçeriler tarafından korunmak da Osmanlı imparatorluğuna duyulan özenti olabilir mi? Eğitim düzeyimiz de İmam hatip okullarına ağırlık vermek ve bir takım İslami yolda değişiklikler yapılarak, laik bir cumhuriyet olmanın yerine İslam cumhuriyeti olma çabası olabilir mi?
Bu günlerde İsrail ile Filistin savaşına İran da, Lübnan da katıldı. Yüzlerce Lübnanlı ülkesini terk ederek sınır komşumuz olan Suriye ye göç etmektedirler. Daha önceleri Suriye’deki Esad yönetimini beğenmeyip yurdumuza göç eden Suriyelilerin sahip oldukları haklara şimdi Lübnan’dan Suriye’ye gelip, diğer Suriyeliler gibi ülkemize gelecekleri de düşünülebilinir. Cumhurbaşkanımız, yurdumuza gelen Suriyeli’lere tanımış olduğu hakları, Lübnan’lılara da tanıyacağı düşünülebilinir.
Uluslararası toplum, insan hakları ihlallerinin, büyük kitlesel göçlerin başlıca nedeni olduğunu artık kabul etmektedir. Sorunu temelinden çözmek için girişimler devam ederken, sığınmacıların ülkelerini terk ettikten sonra karşılaştıkları zorluklara dikkat çekilmektedir. Bu sorunlar, endişe uyandırmaktadır. İlki, sığınmacılara kapıları kapama yönündeki rahatsızlık verici eğilimdir. İkincisi ise sığınma prosedürü sırasında ve mülteci statüsü verildikten sonra devam eden, sığınma talep eden insanların asgari haklarının ihlallerine ilişkindir. Hoşgörüsüzlük, ırkçılık, yabancı düşmanlığı, gerilimler, ulusal, etnik gerginlik ve çatışmalar, çoğu yerde artmaktadır ve çoğu grubu, özellikle de sığınmacıları ve mültecileri etkilemektedir. Üçüncü sorun, ülkelerindeki insan hakları ihlallerinin devam etmesi ve mültecilerin kendi istekleriyle ülkelerine geri dönmelerinden önce bu ihlallerin belirlenmesi ihtiyacıdır.
Bütün bunlar ülkemize, sadece Suriye’den değil, Arabistan’dan da, Pakistan’dan ve Afganistan’dan da göç edenlere, Lübnanlıların da dahil olacağı kesin gibidir.
Bu durumda, içerisinde bulunduğumuz ekonomik dar boğaza aldırmaksızın inanılmaz bir harcamalar içerisinde yaşamakta olan Cumhurbaşkanımızın padişahlık özentisi içinde olması normal değil midir?