Milas’ın Akbelen bölgesinde uzun süredir kamuoyunun gündeminde yer alan çevre eylemlerinin ön saflarında yer alan isimlerden biri, Ekizköy Muhtarı Nejla Işık.
Ancak Nejla Işık’ın öncülük ettiği bu sürecin arka planında dikkat çeken kişisel ve sosyal bir hikâye ortaya çıktı. Komisyonda konuşan sendika temsilcisi Güvenç Tünay, madencilik karşıtlığıyla bilinen Ekizköy Muhtarı Nejla Işık’ın ailesinin madencilik geçmişli olduğunu söyledi.
Tünay’a göre; Nejla Işık’ın babası Necati Ova, Türkiye Kömür İşletmeleri’nde (TKİ) uzun yıllar görev yaptıktan sonra emekli olmuş bir madenci. Aile kökeni madencilikle yoğrulmuş bu hikâyede bir başka önemli isim ise Nejla Işık’ın eşi Ali İhsan Işık. Işık, 2015–2017 yılları arasında Akbelen sahasında faaliyet gösteren bir taşeron firmada maden işçisi olarak görev yapmıştı.
Bir İşten Çıkarılmanın Ardından Başlayan Süreç
Ali İhsan Işık’ın işten çıkarılmasının ardından yaşanan süreç, yalnızca bireysel bir kırılma noktası değil; aynı zamanda çevredeki bazı grupların da etkisiyle gelişen örgütlü bir çevre hareketine dönüştü. İddialara göre, bazı sivil oluşumlar ve ideolojik çevrelerin desteğiyle bölgede “çevreci direniş” adı altında bir hareket başlatıldı. Bu hareket zamanla siyasi bir platforma taşınarak, yerel gerçeklikten uzaklaşan bir kampanyaya evrildi.Nejla Işık’ın babası Necati Ova, Türkiye Kömür İşletmeleri’nde (TKİ) uzun yıllar çalışmış emekli bir madenci. Eşi Ali İhsan Işık ise 2015–2017 yılları arasında Akbelen’de faaliyet gösteren taşeron firmada maden işçisi olarak çalıştı. İşten çıkarılmasının ardından başlayan süreçte, bazı çevrelerin desteğiyle yükselen çevre hareketi, Nejla Işık’ın muhtar seçilmesine uzanan bir zemine dönüştü. Ancak göreve gelir gelmez izlediği yol, birçok kesim tarafından diyalog yerine eylem ve çatışma odaklı bir tutum olarak değerlendirildi.
Komisyon’da Duyulan Gerçek Ses: Güvenç Tünay
TBMM’de yapılan komisyon toplantısında konuşan santral işçisi Güvenç Tünay, belki de bugüne dek duyulmayan bir sesi ortaya koydu. Açık ve net ifadelerle yaşanan tabloya tepki gösteren Tünay, sadece bir işçi olarak değil, aynı zamanda bu toprakların çocuğu olarak konuştu: “Bölgede yıllardır madende çalışıyoruz. Buradaki tüm muhtarlarımız da burada. Hiçbiri madene karşı değil. Şimdi soruyorum: Hepsi mi satın alındı? Hepsi mi çıkarcı? Hayır! Bu insanlar da bu toprağın evladı. Madenci babası olan muhtarımız, zamanında köyler boşaltılırken sessizdi, şimdi madene karşı eylem yapıyor. O gün neredeydi? Şimdi ne değişti?”
Tünay’ın bu çıkışı, salonda derin bir sessizlik yaratırken, sürecin yalnızca doğa savunusu değil; aynı zamanda samimiyet ve tutarlılık sınavı haline geldiğini de gösterdi.
Sessiz Çoğunluğun Temsilcileri: Üretici ve İşçiler
Bölgedeki pek çok üretici ve işçi, son dönemde sesini duyurmakta zorlandığını belirtiyor. Protestolarda ve medya yansımalarında dışarıdan gelen aktivistlerin, yazlıkçıların veya siyasi söylemlerin ağırlıkta olduğunu ifade eden yerel halk, asıl ihtiyaçlarının geçim güvencesi, sosyal denge ve samimi bir çözüm olduğunu vurguluyor.
Güvenç Tünay’ın da dile getirdiği gibi: “Bizim derdimiz ne şirketi savunmak ne ağaç kesmek. Biz hem zeytini savunuyoruz hem işimizi. Eylemle değil, diyalogla çözüm istiyoruz.”
Gerçek Çözüm Nerede?
Bugün gelinen noktada, Ekizköy’de yaşananlar sadece bir çevre ya da maden meselesi değil; aynı zamanda bir vicdan ve temsil meselesi. Muhtar Nejla Işık’ın geçmişi ve durduğu nokta, toplumsal hafızada sorgulanırken; işçi ve üretici gibi sessiz çoğunlukların temsil hakkı da kamuoyunun gündemine girmiş durumda.
Artık bu meselede çözüm; sloganlarla değil, sağduyu ve samimiyetle kurulacak bir dengeyle mümkün olacak.
Çünkü mesele sadece ağaç değil, sadece maden değil…
Mesele Milas’ın gerçeği, Ekizköy’ün yarınıdır.
Eylemler Ses Getirdi, Çözüm Getirmedi
Nejla Işık’ın öncülüğünde düzenlenen protestolar, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı, birçok medya kuruluşu tarafından haberleştirildi. Ancak YK Enerji ile yürütülmesi gereken sürecin giderek radikalleşen bir çizgiye kaydığı, çözüm üretmekten uzaklaştığı ifade edildi. Yerelde yaşayan birçok çiftçi ve işçi, yaşanan gelişmelerin günlük hayatlarını zorlaştırdığını, gerçek sorunların geri planda kaldığını belirtiyor.
Bazı üreticiler ise tepkilerini şöyle dile getiriyor:
“Zeytin de bizim, maden de… Ama biz ne yazık ki bu süreçte en az konuşulan taraf olduk. Konuşanların çoğunun ne zeytinle ne toprakla bağı var.”
Karar Yerel Halkın Olmalı
Bugün gelinen noktada, Ekizköy ve çevresindeki mesele yalnızca çevre ya da maden meselesi değil; aynı zamanda sosyo-ekonomik ve kültürel bir denge arayışı. Bu sürecin provokatif eylemlerden arındırılmış, sakin, yapıcı ve gerçekçi bir zemine oturtulması, başta bölge halkı olmak üzere herkesin ortak beklentisi.
Çözüm, kameraların önündeki seslerde değil; toprağı süren çiftçinin, madende çalışan işçinin ve bu bölgenin gerçek sahiplerinin sesinde yatıyor..