Hürriyet, kelime anlamıyla özgürlüktür. Teslimiyetin, kulluğun ve belirlenmenin olmadığını gösterir. Bağımsızlık anlamında, hiçbir baskının bulunmadığını ifade ederek olumsuzlukların bulunmadığını belirtir.
Bağımsızlık anlamında, hiçbir baskının bulunmadığını ifade ederek olumsuzlukların bulunmadığını belirtir. Bu çerçevede, kişinin kendisi olduğu anlatılmak istenir. Kişi kendisi olarak hareket ettiğine göre iradeli bir şekilde davranıyor demektir. Buna göre de hürriyetle irade arasında bir ilişki vardır. İnsanî varlık ve iradenin mevcut olduğu fikri ortaya çıkar. Yani kişinin doğallığını gösterir. Bu bakış açısına göre, hürriyet kavramı, aynı zamanda değerlerin varlığını, bu değerlere uygun davranışı ve gerçekliği içerir.
Hürriyet kavramı, doğada insanın mevkiini ilgilendirdiği ölçüde metafizik bir meseledir. Burada hürriyet kavramı, insanın fiziksel dünya ile ilişkisi açısından ele alınır.
Hürriyet her türlü belirlenmişliğe, yani zorlama düşünceye, kaderci anlayışa ve cüz-î iradenin söz konusu olmadığı her anlayışa karşıdır. Metafizik görüş, ahlâkî hürriyet olarak ele alınmalıdır. Sosyolojik açıdan da insan haklarıyla ilgili olarak ele alınmalıdır. Hürriyet, bazen hiçbir engele rastlamadan istediğini yapmak olarak anlaşılmış ve düzensizliğin kaynağı olmuştur. Hâlbuki bir tanıma göre hürriyet, herkesin istediğini yapabileceği bir alanda kimsenin bütün isteklerini yerine getiremeyeceğini, başkasının hürriyetini engelleyemeyecek ve hakkını kısıtlayamayacağını ifade eder.
Politikada ise hürriyet, bağımsızlık demektir.
Halen iktidarda bulunan AKP ve Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Hürriyet” kavramı ise kendisine yapılan ve yapılacak olan her türlü tenkit ve eleştirinin “Hürriyet” kelimesi ile hiçbir ilgisi olmadan suç olarak kabul edilecek olmasıdır.
Cumhurbaşkanı ve iktidar kanadında sürekli bir yakınma hali var ve bu tutum, geçmiş beraberlikleri nedeniyle inandırıcılık sorunu doğuruyor. Mevcut durumun sıradan bir iktidar kavgasından kaynaklanmadığına kamuoyunu ikna etmek için, devlet ile ilgili, gerçek bir hasar tespit raporunun ortaya konması gerekiyor. Devletin ne kadar tahrip edildiği açığa çıkarsa, milletin hukukunun ihlali hakkında da sahih bir envanter çıkarılabilir.
Yurdumuzda yaşamakta olan değişik kökenli yurttaşlarımızın ve de onlar tarafından seçilmiş olanların, seçildikleri yörelerin insanlarına hizmet edebildiği ortadadır. Ancak bu kişilerin, çeşitli varsayımlar ile devlet yetkililerinin dikkatlerini çekerek, yerlerine devlet tarafından yapılan atamalara şahit olmaktayız. Bunlara da “kayyum” atamaları denilmektedir. Bu atamaların yapıldığı mercii, daha ziyade belediyelerimizin idaresinde olanlara karşı yapılmaktadır. Bu kişiler için belirlenen suç, terör örgütlerine yardım ederek, o örgütlerden belediyelere eleman almak olarak kabul edilmektedir. En acı yönü ise, devlet olarak nasıl bu kadar vasıfsız ve araştırmasız olunduğudur.
Cumhurbaşkanı ve iktidar kanadında sürekli bir yakınma hali var ve bu tutum, geçmiş beraberlikleri nedeniyle inandırıcılık sorunu doğuruyor. Mevcut durumun sıradan bir iktidar kavgasından kaynaklanmadığına kamuoyunu ikna etmek için, devlet ile ilgili, gerçek bir hasar tespit raporunun ortaya konması gerekiyor.
Devletin ne kadar tahrip edildiği açığa çıkarsa, milletin hukukunun ihlali hakkında da sahih bir envanter çıkarılabilir. Devlet katmanları, bayram şekeri gibi ikram edilecek nesneler değildir.
İktidar devleti kontrol eder ve her türlü hasardan sorumludur. Devlet ve iktidar düzleminde; her türlü zaaf, sıradan, beşeri bir çürüme olan ‘İhanet’in değil, ‘sorumluluk’ kavramının konusudur. Unutulmaması gerekir.
Yurdumuz da uygulanmakta olan hürriyet, yurdumuzu devlet olarak temsil eden, ve “Tek adam” olarak bilinen Cumhurbaşkanımız’ın bildiği ve uyguladığı hürriyet kavramıdır.
