DENGE…

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kainatı yaratan yüce tanrımız, bizleri ve kainatı dengeli yaratmıştır. Canlıları yaratırken cinslerini ayırarak, onların çoğalmalarını sağlamıştır. Bütün canlılar “dişi” ve “erkek” olarak yaratılmışlardır.

Erkek cinsini, dişilerden daha farklı yaratmıştır. Erkeklere başka bir şekil vermiştir. Erkek cinsi, dişilerden daha güzel, daha şekilli yaratılmıştır. Örneğin aslanın erkeğinin yelesi, tavus kuşunun yelpaze gibi tüyleri, horozun ibiğinin ve kuyruğunun daha belirgin olması erkek cinsinin yaradılış özelliğidir.

Erkeklere bunları bahşeden yüce rabbimiz, dişilere öncelikle sabır ve zeka vermiştir. Hayvanlarında, dişileri daha sabırlı ve daha yaratıcıdır. Erkeklere de kuvvet vermiştir. Aslanın erkeği av peşinde koşmaz, dişisi avlanır ve yavrularını besler. Ya insanlar da..?

İnsanların yaşamlarına baktığımızda, erkeklerin yaşamları ile kadınların yaşamlarının da çok farklı olduğu görülmektedir. Kadın, çocuklarına analık, kocasına da hizmet eder. Bir koca eşinin bir günlük çalışmasının altından asla kalkamaz. Çünkü böyle yaratılmıştır. Onun işi ekmeğini kazanmak ailesine bakmaktır. Ama bütün bunlara karşın kadınların işleri erkeklere göre daha ağırdır. Erkeklerin beyin ağırlığı daha fazla olmakla birlikte, beyin hacmi kadınlarda daha fazladır. Bu da zekasının üstünlüğü ile alakalıdır.

Erkeklerde 4,5, kadınlarda 3,6 litre kan vardır. Erkek kanı daha koyu kıvamlıdır, bir damlasında 1 milyon kan hücresi vardır. Toplam olarak erkeklerde 1 santimetreküp kanda 5 milyon alyuvar vardır, bu da kadınlara kıyasla yüzde yirmi fazlalık demektir. Erkeklerin tansiyonu da kadınlardan yüksektir: 140/88. Bu değer kadınlarda 130/80’dir.Duygusallık, detaycılık, kırılganlık… Cinsler arasındaki farklar her zaman dile getirilir. Kadın dünyasının erkek dünyasından farklı olduğu pek çok kişi tarafından kabul görmüş durumda.

Kadın kalbi ve beyninin, erkek kalbi ve beyninden farklı olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Dinimize göre ise;

İslam’ın kutsal kitabı Kuran, kadın ve erkeğin ruhen eşit olduğunu belirtmektedir. Buna rağmen İslamiyet’te kadınlar, erkeklere göre ikinci planda kalmaktadırlar. Örnek verilirse, erkek önden gider, kadın ise arkasından gelir. Erkeğin tek başına şahitliği kabul olur ama iki kadın şahitlik yapabilir.

Dinimizde kadın erkek eşitliğinde, erkeğe daha çok imkan vermiştir. Örneğin;

İslam dini aile bütünlüğünün korunmasını esas almış ve bu çerçevede de bazı düzenlemeler getirmiştir. Toplumun temeli sağlam aile yapısıdır. Aile yapısı ne kadar sağlıklı olursa toplumda o kadar sağlıklı olacaktır. Aile yapısı bozulan toplumlar uzun süre varlıkla-rını devam ettiremezler. Onun için İslam, önce ailenin sağlam temeller üzerine kurulması tavsiye etmiştir. Aile sağlam temeller üzerine kurulduktan sonra aile bütünlüğüne zarar verebilecek tutum ve davranışlardan uzak durulması istenmiştir. Ailenin devamı her şeyin üstünde tutulmuştur. Aile bütünlüğüne zarar verebilecek her türlü davranış yasaklanmıştır. Aile bütünlüğüne zarar verebilecek davranışlar ya erkekten kaynaklanabilir ya kadından kaynaklanabilir ya da hem kadından hem de erkekten kaynaklanabilir. Sorunun kaynağına göre düzenleme getirilmiştir.

Aile bütünlüğüne zarar veren kadın veya erkeklere karşı gerekli düzenlemeler getirilmiştir. Nisâ Suresi 34. Ayet-i kerimesinde de aile bütünlüğüne zarar veren kadına karşı yapılması gereken hususlar zikredilmiştir. Bu durumda üç farklı çözüm yolu sunulmuştur. Önce nasihat edilmesi ve öğüt verilmesi emredilmiştir. İkinci aşamada ayrı kalınması istenmiş. Son aşamada ise dövülmesi tavsiye edilmiştir. İlgili yaptırımlardan biri ise “onları dövün” şeklindeki ifadedir. Temel amacın kadının dövülmesi değil ailenin kurtarılması olduğu görülmüştür. İlgili ayette kadının değil, davranışları ile aile yuvasının dağılmasına sebep olan kadının terbiye edilmesi istenmiştir. Ama ne yazıktır ki, bu süre, adalet önünde bir savunma örneği olmaktadır.

Yaşamakta olduğumuz bu günlerde kadın erkek arasında inanılmaz ve büyük üzüntü vermekte olan canavarca olaylar olmaktadır. Erkek kuvveti ile kadınlara baskı yapabilmektedir. Bu baskı çoğu zaman ise kadınlarımızın canlarına mal olmaktadır.

Türkler tarih boyu kadınlarına çok önem vermekte idiler. Öyle ki kadınlarına “HAN” sıfatını yakıştırarak, “HAN’IM” derler.

Önemli olan eşlerimize, “HANIM” demeği ve onların hak etmiş oldukları değerleri, onlara verebilmemizdir.

DENGE…
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir