Muğla’nın ormanlarına, suyuna, havasına kıymak isteyen bir çimento lobisiyle karşı karşıyayız. Bu lobinin önünde tek bir engel kaldı: halkın seçtiği belediye başkanı, Ahmet Aras.
Bayır ve Deştin köyleri arasında, Kızılçam ormanlarının tam ortasına kurulmak istenen entegre çimento fabrikasına karşı, Ahmet Aras ve CHP’li belediyeler bilimsel raporlar, halkın talepleri ve doğa hassasiyeti doğrultusunda net bir tutum aldı. Muğla Büyükşehir Belediyesi ile Menteşe ve Yatağan belediyeleri, bu çevreyi yok edecek olan planları iptal etti. Ne var ki bu kararlılık, birilerinin çıkar düzenini sarstı.
Hemen ardından ne mi oldu?
Valilik devreye girdi, belediyelere dava açtı. Sosyal medyada sahte hesaplar, algı yönetimi yapan sözde haber siteleri ve parayla içerik üreten “çevreci görünümlü” bazı figürler eş zamanlı olarak devreye sokuldu. Bir anda Ahmet Aras’ı hedef alan, kişiliğine, iradesine ve kararlarına saldıran karalama kampanyaları başladı. Bu süreç, spontane bir halk tepkisi değil; önceden hazırlanmış, finansal ve siyasi desteği olan bir kara propaganda organizasyonudur.
Çünkü Ahmet Aras’ın karşısına dikildiği şey yalnızca bir fabrika değil, aynı zamanda büyük bir düzenin çarkıdır. O fabrika o ormana dikilirse, sadece ağaçlar kesilmeyecek; aynı zamanda halkın iradesi de ayaklar altına alınacaktır.
Bu yüzden bu mesele artık bir belediye başkanının bireysel mücadelesi değildir. Bu, Muğla’da yaşayan her bir insanın; çocuklarının geleceğini düşünen her bir anne babanın, ormanları sahiplenen her bir yurtseverin meselesidir.
Ben bir yazar, bir yurttaş ve bu coğrafyanın evladı olarak açıkça söylüyorum:
Ahmet Aras yalnız değildir.
Onun doğadan, halktan, adaletten yana duruşunun sonuna kadar yanındayım.
Kimsenin susturamayacağı bir hakikat var: Bu toprakları sevenler bir gün değil, her gün direnir.
Ranta değil doğaya, tehdide değil vicdana, manipülasyona değil hakikate inanıyoruz.
Biz burada duruyoruz.
Ve geri adım atmıyoruz.