Muhalefet ve iktidar partileri birbirlerine adeta savaş açtılar. Milletimizin içerisinde bulunduğu ekonomik çıkmazları görmemek üzere sürdürmekte oldukları bu savaşın tek sebebi, iktidar olabilmektir. Bunun için ise gerekli olan vatandaşımızın seçimlerde kullanacağı oy sayısıdır…
İktidar partisi olan AKP’nin başında parti başkanı ve cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan bulunmaktadır. “Tek adam” yani monarşi olarak idare edildiğimiz bu günlerde, yapılacak seçimlerde, esas hasmı olan CHP’nin belediyelerinin başkanlarını, yardımcılarını, hatta bu kişilerin eşlerini dahi görevlerinden alıp, kimilerini göz altına, kimilerini de tutuklayarak hapishanelere konulmaktadırlar.
Anayasamızın 10. maddesi;
“Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” der.
Anayasanın 10. maddesinde, herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu, hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı, Devlet organları ve idare makamlarının bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorunda oldukları belirtilmiştir. Anayasanın 10. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere kanun karşısında ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak kanun karşısında eşitliğin ihlali yasaklanmıştır. Kanun önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli kılabilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik ilkesi ihlal edilmiş olmaz.
Aynı yasanın 35 maddesi;
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” şeklinde, Yine aynı yasanın 46. maddesi de; “Devlet ve kamu tüzel kişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir. İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda muhteviyatı açıklanan itiraz konusu kuralla, OSB’ye, Bakanlıkça verilecek kamu yararı kararı ve sınırları belirlenmiş yetki çerçevesinde kamulaştırma işlemleri yaptırabilme yetkisi tanınmıştır.
Anayasamızın bu şekilde olmasına rağmen, mevcut anayasalar dikkate alınmaksızın cumhurbaşkanımızın dedikleri, emrettikleri uygulanmaktadır.,
Cumhurbaşkanımız, yeni anayasanın kendi istediği şekilde yapılmasını ve bu yapılacak olan yeni anayasanın bir an önce yapılarak uygulanmasını istemektedir.
Günümüzde siyaset bu şekilde bir savaş içerisindedir.