Bugün sizlere Devleti yönetenlerin nasıl davranması gerektiğini geçmişteki Atalarımızdan örnekler vererek anlatmaya çalışacağım. Takdir edersiniz ki bugünden başlayarak geriye doğru Tarihin sayfalarında kısa bir yolculuğa çıkmalıyız.
ATATÜRK. Ankara söğüt özün de içine tek bir masanın sığabilecek kadar küçük koliba adını verdiği bir kulübe yaptırmıştı vakit buldukça bu küçük kulübeye gider. Burada düşünür ve kendince bazı kararlar aldığı bilinmekte ancak Ankara da Çankaya köşkü vardı adı köşktü mütevazi bir mekandı bu güzel mekanda Akıl ve Halkın onuru vardı çünkü yurt dışına öğrenci gönderiyordu Fabrikalar kuruyor Demir yolları nereden geçsin planları yapılıyordu Eğitim birliği ve seferberliği başlatmış Ülkenin en uzak köşesine Okul açmaya çalışıyor kısa sürede eğittiği öğretmenleri bu okullara gönderiyordu Doktor Hemşire yetiştiriyordu Hastane açıyor Aşı üretimini başlatmıştı ve üretiyordu artık çocuklar ölmüyordu vs.
Kendisine muhteşem köşkler yapabilirdi yapmadı bu tavrıyla eski Türk Kağanlarının güçlü ve mütevazi tavırlarını sergiliyordu akşam yemeğinde aynı anda çok sayıda Devlet Başkanları ve Krallar ağırlıyordu. Türk atalarının geleneğini yaşatmaya çalışıyordu.
Türk Tarihi kaynaklarına baktığımızda (Atila Han) misafirlerine verdiği yemekte Altın çanak ve Altın kaşıkla ikram ederdi aynı sofrada kendisine tahta çanak ve tahta kaşık ile yerdi asil ve kadim bir geleneği yaşatıyordu ve böyle bir davranışta bulunması ilk anda farklı yorumlara yol açabilecek bir iletişim biçimi olabilir. Hakan şunu ifade etmekteydi, ben cömert im ve konuklarıma değer veriyorum, yemekleri Altın çanakta sunuyorum yemeleri için de Altın kaşık verdim. Ama ben alçak gönüllüyüm benim önümde tahta çanak tahta kaşık var. Türk kağanın bu iletişim biçimi ile konuklarına şu mesajı vermiştir. Halkım tahta çanak tahta kaşık kullanıyor bende onlar gibi yaşıyorum diyordu. Böyle bir kağandan Lüks kıyafetler giymesi mücevherlerle süslü tahtlara oturması beklemek saflık olur sofrada tevazu gösteren kağandan aynı tevazu hayatın her alanında beklemek en doğrusu olmalı.
Genelde Orta Asya Türk Devletleri başında bulunan kağanların ve Selçuklu Sultanların sade giyindikleri ve gösterişsiz tahtlarda oturdukları biliniyor. Bu kağanlar güçlerini, pahalı mücevherlerinden, süslü tahtlarından değil Askeri ekonomik, siyasal güçlerinden ve zekaların dan alırlardı. Tarihte güçlerini sembolik işaretlerle abartmaya çalışanlar her zaman olmuştur. Örneğin Avrupa da bazı krallar ve bazı İran şahları tahtlarından otururken ayaklarının altına bir minder koyarlardı. Bu minderler üzerine basan kişinin yerle gök arasında bir yerde olduğu anlamına geliyordu.
Osmanlı padişahları Fatih ten itibaren konuklarıyla sofraya oturmayı bırakmışlardı ancak Topkapı sarayında Padişahlar yabancı elçileri kabul ettikleri arz odası taş zeminli son derece mütevazi bir odaydı. Bu odada bir taht ve bir lavabo vardı. Bu mütevazi odada padişah tarafından kabul edilmeden önce elçiler, bir güç gösterisi olarak aylarca İstanbul da bekletirlerdi. Çünkü o zamanlar Osmanlı Devleti Askeri ve Ekonomik bakımında çok güçlüydü Avrupa krallar, Karlofça savaşına kadar protokolde Osmanlı Sadrazamına eşit tutuluyordu. Osmanlıda kanuni gibi şatafatlı giyinenlerde vardı Babası Yavuz Annen ne giysin Süleyman oğluna şatafata karşı çıktığını ifade etiği bilinmekte.
Osmanlıda Devlet yönetimi Topkapı sarayından Dolmabahçe sarayına taşınınca işler değişti. Basit tek katlı olan Topkapı sarayına göre Dolmabahçe sarayın çok daha gösterişliydi Tavanları Altın kaplamalıydı merdiven korkulukları kristal duvarlarında ünlü tablolar vardı gelen yabancı elçiler sarayın gösterişli bölümlerinde dolaştırıldıktan sonra arz odasına çıkarıyorlardı. Ancak bu dönemde Osmanlı eski gücünü kayıp etiği için gelen yabancı elçiler bekletilme den hemen huzura kabul edilirdi. Ayrıca yabancı elçiler Dolmabahçe sarayının yapımı borç parayla yapıldığını bildikleri için gördükleri ihtişamdan etkilenmiyorlardı. Görünüş ve gösteriş her zaman güç ile paralel değildir.
Oysa Mustafa Kemal ATATÜRK Ataların eski bir geleneği yeniden canlandırmak konuklarını büyük sofralarda ağırlama geleneğini başlatmıştır. Çankaya, gibi köşk küçük kalıyordu adı köşktü mütevazi bir konttu gösterişli değildi, yurt dışına öğrenci göndermek Fabrikalar kurmak Demiryolları yaptırmak yerine kendisine muhteşem köşkler saraylar yaptırabilirdi. Yapmadı bu tavrıyla, Eski Türk Kağanlarının güçlü ve mütevazi davranışta bulunuyordu. Koliba adını verdiği Kulübesi küçüktü ama kendisi büyük bir insandı çünkü yedi düveli yenmiş halkın makus talihini değiştirmişti Dünya milletleriyle eşit bir seviyeye getirmişti. Gururluydu yaşadığı surede Türkiye Cumhuriyeti Cumhur Başkanı olarak hiç kimsenin ayağına gitmedi bütün dünyanın Devlet ve Hükümet Başkanları onu ağına geldi işte benim ATAM bu…