Bazı gazeteler ile radyo ve televizyonlarda Türkçenin doğru olarak kullanılması için bir hayli çabanın harcandığını görüyoruz Dilimizin sağlıklı bir biçimde gelişmesini sağlamak amacıyla onaya konan iyi ve güzel düşüncelere destek olmak, dilini gerçekten seven aydınların ilk görevlerinden biri olmalıdır. Hele bu görüşlerin gazete sayfalarından kurtulup bir kitap hâlinde okuyucuya sunulması, kalıcılık bakımından gönülden alkışlanacak bir harekettir. Buralarda dile getirilen yanlış kullanımların doğrularının genç kuşaklar tarafından kısa zamanda öğrenilip uygulanması da bir iyi dileğimizdir.
Zaman zaman gözümüze çarpan bu tür yanlışlardan başka bazı romancı veya hikâyecilerimizin de Türkçeyi yanlış kullandıklarım görüyoruz. Aşağıda vereceğimiz bazı metinlerin kimler tarafından kaleme alındığını göreceksiniz.
Bu arada çok önemli bir haber ajansımızın bütün Türkiye’ye dağıttığı bültenlere bir göz attığımızda da, yanlışların belki de gazetelerden kaynaklanmadığını, asıl kaynağın bu veya buna benzer haber ajanslarının olabileceğini de gözden uzak tutmamak gerekiyor.
Bu yanlışları yapan yazarlarımız hangileridir?
1- “Ben gitmemek için birçok bahaneler gösteriyordum. Fakat betisine cevap buldu. Zaten benim bahanelerim de çocukça şeylerdi ki, yukarıda da söyledim ya, Nazmiye, çok şeytan bir kız! İnsanın ah çenesinden yırtıp üst çenesinden çıkıyor. O kadar dil döktü, o kadar yalvardı ki, dayanamadım, arzusunu kabul ettim.” (Reşat Nuri GÜNTEKİN. Çalıkuşu, 31 Baskı, inkılâp Kitap evi. İstanbul 1985» s 285)
2-“İnsanı en çok yıpratıp çürüten kadınlar oluyorsa sağlık bakımından canına okuyan kentler de, işte böyle değişken rüzgârlara açık kentler oluyor ” (Haldun TANER Çok Güzelsin Gitme Dur, Bilgi Yayın evi, Ankara 1985; s 156)
3-“Hasılı her yiğidin bir pilav yiyişi olduğu gibi her yaratıcı sanatçının da kendine özgü bir ilham anlayışı vb,” (Haldun TANER, Kovma Akıl Oyma Akıl, Bilgi Yayın evi, .•İnkara 1985, 5.156)
4- “.Sayende gene temiz bir odada yattım, kursağıma iki lokma temiz yemek gitti… Meğer sen ne emsalsiz bir ev kadını imişsin'” dedikçe, ihtiyar kadının ağzı kulaklarına varıyor. hele o anda kanatları da bulunacak olursa okşanmış bir kedi gibi âdeta keyfinden hırıldıyordu.” (Reşat Nuri GÜNTEKİN, Kızılcık Dalları, 12 Baskı, İnkılâp ve Aka Kitap evleri, İstanbul 1982, s 181)
5-“.Yarın da uçururuz Şahın varma ölmeyecek ya. Bak çocuklar da bizi dört göz olmuş bekliyorlar. Bugün uçurmazsak olmaz. Çocuklar bizi düdüğe koyarlar da çalarlar. Hır daha da ne bizim, ne de şahinin yüzüne bakmazlar” (Yaşar KEMAL. Binboğalar Efsanesi, Toros yayınları, İstanbul 1983. $.234.)
6-‘İki ellerini ceketinin cebine sokarak yola düzüldüler” (Memduh Şevket ESENDAL, İhtiyar Çilingir, Bilgi yayın evi, Ankara 1984, s.24.)