16. Bölüm
“KAŞIKLI OYUNLAR”
İnce bir estetik duygusunun eseri olan güzel kaşıkların, bugün bile bazı evlerde duvarları süslediğini, camekanlı dolaplarda saklandığını biliyoruz.
Türkiye’de en iyi, sağlam ve güzel kaşıkların Kastamonu, Tokat ve Konya başta olmak üzere bunlara yakın illerde yapıldığı bilinmektedir. İstanbul’da da bağa, sedef veya başka maddelerden de kaşık yapan ustalar bulunuyordu. Beğenilen ve uzun zaman dayanan kaşıkların şimşir ağacından yapıldığı da bilinen bir gerçektir.
Kaşık kelimesinin Türkçemizde farklı anlamlarda kullanıldığı yerler arasında deyimleri, atasözlerini, bilmeceleri, mani ve türküleri gördüğümüz gibi, bazı inanç uygulamalarında da kaşık yer almaktadır. Ancak en çok kullanıldığı bölgeler arasında Orta Anadolu illeri, kaşığı bir halk oyunu aracı olarak kullandıkları için, en başta yer alırlar. Bu bölgedeki halk oyunlarında ustalıkla kullanılan bir ritim veya tempo aracıdır ve çok önemli bir rolü üstlenmiş olarak değerlendirilir.
Kaşığın halk oyunlarında kullanılmasının ne kadar eski olduğuna dair elimizde antik çağlardan kalan bulgular ve bilgiler bulunmaktadır. Ancak bu ritim aracının yayıldığı bölgelerin Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kalan Güneydoğu ve Balkan toprakları ile yine Türklerin oturduğu Türkistan haritası, bunun tamamen Türklere ait bir halk oyunu aracı olduğunu ortaya koymaktadır. Akdeniz ülkelerinde görülen ve avuç içinde, parmaklar arasında sabitleştirilen ziller veya bir başka ritim aracı çalparalar, Türkler arasında kaşık kadar sevilmiş ve dolayısıyla yaygınlık kazanmıştır.
Eski Türkçede kaşığa benzer bir fonksiyon üstlenmiş olan başka bir ritim aracı vardır. Kaşgarlı Mahmud’un 1070 yılında yazdığı Divan ii Lügat-it Türk adlı eserinde çenk veya çang, düğünlerde veya eğlence toplantılarında oyuna kalkan kadın veya cariyelerin parmakları arasında birbirine vurarak müziğe uygun düşen sesleri çıkaran bir ritim aracıdır. Bunu parmaklarına takıp oynayanlara da çengi denirdi. 15. yüzyıl ortalarına ait bir eser olan Tarih-i Ebülfetih’te bir düğündeki oyun meclisinden söz edilirken, rakkase cariyelerin çenge çenk vurdukları biçiminde geçen cümleden ellerindeki çenkleri birbirine çarparak ses çıkarttıklarını anlamamız kolaylaşıyor.
Halk oyunlarının önemli bir bölümünde rol oynayan kadınların bazılarının çengi olduğuna ve bundan da genellikle çingene kadınların anlaşıldığını söylemek gerek… Hüseyin Kazım Kadri dört ciltlik Büyük Türk Sözlüğü’nde Çingene kızı ile çengi kızı terimlerinin aynı anlamı taşıdıklarına dair not düşmüştür Böylece çengilerin daha çok Çingene kadınları olduğu anlatılmak istenmiştir.
Kaşıklı oyunlar ise Anadolu’da hem kadınlar hem de erkekler arasında yaygınlık kazanmıştır. Çengilerin kısa zilleri parmaklara geçirilirken veya parmaklar arasında sabitlenirken, kaşıklar ağız kısımları avuç içine gelecek biçimde, sapları parmaklar arasında, sırtları birbirine dönük olarak tutulurlar.
Kaşığın biri ters çevrilerek avuç içine, ayaya bakacak biçimde sabitleştirilirken, diğeri buna ters olarak ve hareketini sınırlamayacak şekilde tam üstüne yerleştirilir. Böylece ağzı açık, yani dışa bakan kaşığın parmakların yardımıyla yaptığı her hareket, altta kapalı duran kaşığa her vuruş, tok bir sesin çıkmasına yol açar.
Devam edecek