Ahmet Şenol
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. TÜRK HALK OYUNLARINDAN SEÇMELER

TÜRK HALK OYUNLARINDAN SEÇMELER

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

11. Bölüm

“HORONLAR”

Halk müziğinin bir yöreden diğer yöreye, çok yakın yerleşme yerleri bile olsa çok farklı bir yapıda görünmesine sık sık rastlanır. Bunun sebepleri arasında coğrafyanın, iklim şartlarının ve insan psikolojisinin bulunduğunu söyleyebiliriz. Trabzon’u daha içerideki kentlere ve köylere bağlayan ana yol eskiden Zigana dağlarını aşmak mecburiyetinde iken, yakın zamanlarda açılan Zigana tüneli sayesinde hem dağların, uçurumların korkuyla aşılması ortadan kalkmış, hem de ulaşım süresi çok azalmıştır. Bu Zigana dağları doğal bir engel olarak bölgede önemli bir rol oynar. Bu dağların güneyinde kalan illerde yağışı yeteri derecede almayan, taşı ve kayası bol, daha sıcak iklimlere sahip köyler yer alır. İnsanlar ağırkanlı olup, yavaş hareket ederler. Geçimlerini bahçe ve tarla tarımıyla, hayvancılıkla sağlarlar. Bunların oyun havaları da inişli-çıkışlı yer yer yumuşak, ağır ezgilerle doludur.

Dağların aksi yönünde, Karadeniz’e bakan yörelerinde ise, insanlar geçimlerini ya gür, yalçın ve dik ormanlardan, ya da denizin nimetlerinden sağlamak zorundadırlar. Onlar için bu zorlukların altından kalkmak şarttır. Azgın kabarmış dalgaların uç noktalarından birden en aşağı noktaya iniverir; tekrar yükselir, tekrar alçalırlar ve nihayet kıyıya, sakinleşmiş denizin son noktasına varırlar. Ormanlar arasındaki dik yamaçlarda buldukları boşluklarda, koruların, meşeliklerin aralarında bir yandan hayvanlarının altına sermek için yaprak süpürüp toplarken, öte yandan ektiği tohumların yeşermesini, mısırının, çayının, kara lahanasının, kara yemişinin bereketini görmeyi heyecanla bekler.

El ele tutuştuğu arkadaşlarıyla birlikte her türlü tehlikeye göğüs germekte, gövdeleriyle, duruşlarıyla meydan okurken, dizleri ile birden yere çöküp, sonra yeri döverek ayağa kalkmaktadırlar. Bütün bu motifler, hareketler büyük bir titizlikle yapılmakta, zamanın değil saniyeleri, saliseleri bile bu uyumu bozmağa yetmemektedirler. Horona kalkanlar dakikalarca, hatta saatlerce ayakta kalmanın, ama ritmi kaçırmadan, şaşırmadan oynamanın yorgunluğunu duymadan oynayacak sağlam insanlar olmalıdır. Azgın denizde, keskin ve sert rüzgarlarla, kaba dalgalarla mücadele ede ede geçimini arayanlar, horana kalktıklarında da kolay kolay içinde yer aldıkları dizi den, sıradan ve yandaşlarından ayrılmayacağını bilen insanlardır.

Dalgaların ay veya güneş ışıklarıyla parıldayıp sönen yakamozlarla bir masal renk yaratmasının etkisi, horon oynayanların giysilerine de yansımıştır. Dalgaların siyahlığı ve acımasızlığı, kara renkli üst giysilerinde en anlamlı yerini bulur. Üstünde taşıdığı metal eşyanın parıltıları dalgalarda beliren parıltılar gibidir; her hareketle yanıp yanıp sönerler. Omuzların öne arkaya hafifçe yukarı çekilerek yaylandırılıp sallanması, takaların iskele-sancak yönünde, bir o yana bir bu yana salınımlarına benzer. Arada ıslık çalma, keskin ve tiz bir ses çıkarıp bağırma, çevresindekileri uyarma görevi de yapar, çünkü ne havanın, ne denizin şakası vardır. Bir anlık ihmal, boş verme her şeyin sonu olur. Horonda da ritm yitirilir, dizi bozulur, yandaşlar yanlışlıklara sürüklenir.

Devam edecek

TÜRK HALK OYUNLARINDAN SEÇMELER
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KAI ile Haber Hakkında Sohbet
Sohbet sistemi şu anda aktif değil. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

Notice: ob_end_flush(): Failed to send buffer of zlib output compression (1) in /home/milasciz/public_html/wp-includes/functions.php on line 5471