4. Bölüm
(Geçen makalemizden devam)
Kültür kavramının geniş çerçevesi içinde yer alan ögelerin hemen hepsinin aktarılması, başka bir özelliği ortaya koyar. Çevresindekilere veya daha genç kuşaklara bilgilerini, görgü ve ahlak kurallarını, töreleri vb.ni aktaran kişinin önem verdiği bir tek nokta vardır: Öğretmek… Öğretme / Öğrenme yoluyla edinilen bilgi, artık sağlam bir kültür olgusudur ve yukarıda da söylediğimiz gibi, birtakım eklemelerle değiştirilip geliştirilebilecek; içinde yaşanılan zamanın ve mekanın özellikleriyle işlenebilecek… sonra başkalarına aktarılabilecek duruma gelecektir.
Doğumdan itibaren çevresiyle, kişilerle ilişki ve iletişim kuran insan, kendisinde öncekilerinin hazırladığı ve belirli kalıplar içine soktuğu bu kültür ögeleriyle tanışırken, onun kim tarafından, ne zaman, nasıl ve niçin hazırlandığını düşünme durumun da değildir. 0, kültür ögesini ailesinde, okulda, çevresinde hazır bulur ve kendisine bu öge aktarılıp öğretildiğinde, onun üzerinde fazla düşünmeden, tartışmaksızın kabul eder, uygulamalara katılmak mecburiyetini hisseder, bilgilerini paylaşır ve belki aradan yıllar geçtikten sonra da birtakım eklemeler de yaparak onu daha genç kuşaklara aktarmak ister. Bu insanı doğru anlayabilmek, anlattıklarını kavrayıp, bunlardan bir anlam çıkarmak, ders almak ve sonunda bir yorum yapabilmek, toplumsal yapı içinde yer alan bütün bireyler için geçerli bir kural olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bütün bu çabalar toplumsal yapı içinde, bizden önce belirli kalıplarla birtakım kurum ve kuruluşlar aracılığıyla hazır bilgiler olarak öğretilir. Okullar, kreşler, kurslar, meslek birlikleri, loncalar, iş yerleri, çevre, kitle iletişim organları, kitap ve dergiler kişinin o toplumsal yapı içinde belirlenen kalıplar çerçevesinde yaşayışını sürdürmesine yardımcı olurlar. Böylece o kişi, toplumsal yapının bir parçası durumuna gelecektir. Sonuçta kültür kavramı kişinin ihtiyacını hissettiği bütün ögelerin, öğrendiği ve kendisine aktarılan bütün bilgilerin, bunlarla bağlantılı düşüncelerinin, uygulamalarla ortaya koyduğu alışkanlıklarının, becerilerinin, ahlak anlayışının, toplumda uyum sağladığı değerlerin, bunlarla ilişkilendirdiği tutum ve davranışlarının, çevresindeki malzemeyi, araç-gereci kullanarak geliştirdiği maddi ürünlerin özelliklerinin bir araya gelmesinden oluş maktadır. Bunların her birinin veya bir bölümünün belirlenmiş kalıplar içinde bulunduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor.
Öyleyse bu kalıplar nasıl oluşmakta, nerelerde kalıp yargılar durumuna gelmektedir vb. soruların da cevabının verilmesi, üzerinde durmamız gereken bir noktadır.
Toplum içinde farklı roller oynayan kişi veya kişilerin oluşturduğu gruplar, kurum ve kuruluşlar kültür ögelerinin aktarılmasında birtakım roller üstlenirler. Bu kültür ögelerinin o toplumdaki insanlar tarafından topluca benimsenip kabul edilmesini, bu kabulden sonra uygulanıp uygulanmadığını, uyumsuzlukların nerede, nasıl ve niçin ortaya çıktığını, tutum ve davranışların gerçek ihtiyaçlara cevap verip vermediğini belirleyen kurum ve kuruluşlar, birtakım yaptırım gücü olan kalıplar, normlar oluştururlar. Toplumsal yapı içinde kişilerin duygu ve düşünceleriyle, tutum ve davranışlarıyla, değer yargılarıyla bu kalıplara uyması demek, kişinin o toplumun uyumlu bir üyesi olması anlamına gelir.
(Devamı gelecek makalemizdedir.)