Ağaç Kaşık ve Kaşıkçılık
Kaşık ilk kez İsviçre’de ilk hayat izlerine ait yapıtlar arasında rastlanıp örnekleri görülür. Henüz madeni çatal-kaşık kullanılmayan devirlerde sanatçılar bütün beceri ve çabalarını tahta kaşıklara dökmüşlerdir.
Kabaca kaşık şeklinde kesilip yontulmuş ağaçlara kaşık taslağı denir. Bunlar en fazla Akseki Sakarya’nın Taraklı ilçesi ve Kütahya’nın Gediz ilçesinden elde edilir. Bunların gerçek kaşık şekline gelişi Çorum, Kastamonu, Tokat, İstanbul ve Konya’da mümkün olmaktadır
Kaşıkçılığın öncesi, Selçuklulara kadar dayanmaktadır. İlk sanatkârların Karaman’dan Konya’ya geldikleri görülür.
Kaşıkların üzerleri işlendikten sonra rugan denilen çamsakızı-bezir karışımı ile cilalanır. Kulaklı, düz ve pürün olmak üzere üç çeşit kaşık vardır, İlk kez Türk tahta kaşıklarını 1900 yılında Hatip Ruşen Efendi Paris’te sergilemiştir Kaşık kullanıldığı yere göre de; çorba kaşığı, tatlı kaşığı, muhallebi kaşığı, yemek kaşığı, çay kaşığı, kepçe olarak adlandırılır.
Bugün meslek olarak kaşıkçılık devam ediyorsa da sanat yönünden eski özelliğini yitirmiştir. Yani sadece Konya ve Taraklı yörelerine özgü dar kapsamlı bir konumda kalmıştır. Genellikle Mevlana ve Mevlevi figürleri ile eski yazı örnekleri işlenen turistik kaşıklar yapılmaktadır. İşlenmemiş tahta kaşık ise ancak bazı köylerimizde yemek için kuşanılmaktadır.
(Devamı gelecek makalemizde)