Volkan İlgüz
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. “MİLAS’TA BARAJ YÜKSELİYOR, SİVAS’TA SATILIYOR: ENERJİ Mİ ÜRETİYORUZ, VARLIK MI TÜKETİYORUZ?”

“MİLAS’TA BARAJ YÜKSELİYOR, SİVAS’TA SATILIYOR: ENERJİ Mİ ÜRETİYORUZ, VARLIK MI TÜKETİYORUZ?”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Barajlar Satılır mı? Kamu Yararının Erozyonu ve Enerji Politikalarındaki İkilem

Türkiye’nin enerji politikasında uzun yıllardır izlenen özelleştirme eğilimi, geçtiğimiz günlerde Sivas’taki Çamlıgöze ve Koyulhisar hidroelektrik santrallerinin işletme hakkının özel bir firmaya devredilmesiyle bir kez daha gündeme geldi. Elektrik Üretim AŞ’ye (EÜAŞ) ait bu iki santral, 2 milyar 160 milyon liralık bedelle Akkuş Mimarlık İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret AŞ’ye verildi. Devlet, bir kamu varlığını daha üretimden çekerek özel sektöre teslim etti. İlk bakışta bu durum, kamu bütçesine nakit bir kaynak sağlaması açısından olumlu gibi görünse de, meselenin uzun vadeli sonuçları ciddi bir sorgulamayı gerektiriyor.

Devletin enerji üretiminden çekilip, yalnızca düzenleyici ve denetleyici bir pozisyona geçmesi, özelleştirme politikalarının temel argümanıdır. Özellikle yerli sermayeli firmaların enerji üretim kapasitesine dahil olması, sektörel rekabeti ve teknolojik gelişimi teşvik edebilir. Ancak burada temel soru şudur: Enerji gibi stratejik bir alanda kamu yararı mı önceliklidir, yoksa kısa vadeli mali rahatlama mı?

Enerji üretiminde kamu payının azalması, uluslararası örneklerle kıyaslandığında çeşitli riskler doğurabilir. Örneğin, Kanada, Norveç ve Fransa gibi ülkeler; enerji üretiminin büyük kısmını kamu eliyle sürdürmekte, yalnızca belirli alanlarda özel sektörle iş birliğine gitmektedir. Bu ülkelerde kamu kontrolü, fiyat istikrarı, çevresel sürdürülebilirlik ve uzun vadeli kaynak yönetimi açısından hayati görülür. Türkiye’de ise tam tersi bir yönelim izleniyor: gelir getiren altyapı varlıkları, uzun vadeli planlama yapılmadan özelleştiriliyor.

Bu gelişmenin hemen ardından, bir başka enerji yatırımı haberi Muğla’dan geldi. Milas Kayaderesi Çayı üzerine inşa edilmesi planlanan Bodrum Barajı, 2020’li yıllarda çevre örgütlerinin itirazları ve mahkeme kararlarıyla durdurulmuştu. Ancak, 2009/7 sayılı genelgeyle yeniden gündeme getirilen projeye ÇED olumlu raporu verildi. Baraj, ormanlık ve tarım alanlarını kapsayan geniş bir bölgede inşa edilecek ve beş yıl içinde tamamlanması planlanıyor.

Şimdi sorulması gereken kritik soru şudur: Bugün büyük çevresel ve sosyoekonomik bedellerle yapılan bu barajlar, yarın özel sektöre devredilecek mi? Eğer öyleyse, neden kamu kaynakları kullanılarak, değerli tarım arazileri ve orman ekosistemleri riske atılarak inşa ediliyor?

İklim krizinin etkilerinin arttığı, su kaynaklarının giderek azaldığı bir dünyada enerji yatırımları, yalnızca üretim kapasiteleriyle değil, yer seçimi, kamusal kontrol, çevresel etki ve uzun vadeli planlama ilkeleriyle de değerlendirilmelidir. Yap-işlet-devret ya da işletme hakkı devri gibi modeller, kamu kontrolünü zayıflatırken, doğal kaynakların ticarileştirilmesine ve halkın suya erişim hakkının özel şirketlerin insafına bırakılmasına neden olabilir.

Türkiye’nin ihtiyacı olan şey, günü kurtaran özelleştirme ihaleleri değil; uzun vadeli, çevreyle uyumlu, kamu yararını önceleyen enerji politikalarıdır. Evet, barajlar su ve enerji güvenliği açısından hayati önemdedir. Ancak bu projelerin yer seçimi ve mülkiyet yapısı, gelecekte nasıl yönetileceğiyle birlikte değerlendirilmelidir. Aksi takdirde, bugün yapılan barajlar, yarının özelleştirme listelerinde yerlerini alacak ve halk, bir kez daha hem doğasını kaybedecek hem de enerjisini daha pahalıya satın almak zorunda kalacaktır.

Enerjide bağımsızlık, yalnızca üretim kapasitesiyle değil, mülkiyet rejimi ve kamusal denetim gücüyle sağlanabilir. Bu nedenle, Çamlıgöze ve Koyulhisar HES’lerinin satışı yalnızca bir özelleştirme değil, aynı zamanda kamu varlıklarının geleceği açısından bir uyarıdır. Muğla’da yapılacak baraj da, bu bağlamda bir testtir: Yapılan her kamusal yatırım, kamunun malı olarak mı kalacaktır, yoksa satışa hazır bir portföy olarak mı tasarlanmaktadır?

Sorular çoğalıyor. Cevaplar ise, ne yazık ki siyasetin kısa vadeli çıkar hesaplarında kayboluyor.

“MİLAS’TA BARAJ YÜKSELİYOR, SİVAS’TA SATILIYOR: ENERJİ Mİ ÜRETİYORUZ, VARLIK MI TÜKETİYORUZ?”
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir