Türk, Alman ve Japon mühendislerin tünel kazma fıkrasını duymuşsunuzdur. Her biri kendi yöntemleriyle kazıya başlar ve karşı karşıya geldiklerinde Japonların hatasız çalıştığı, Almanların metronom hassasiyetinde bir iş çıkardığı ama Türk mühendislerin “bir şekilde bağlarız” dediği anlatılır. Ne yazık ki, bu espri yıllardır Milas’taki yollar için de geçerli hale geldi.
Milas’ın şehir içi yolları tam anlamıyla “antik çağları” andırıyor. Parke döşemeleri, yamalı bohça gibi. Bugün açılıp yarın kapatılan, sonra tekrar kazılan yollar, her kazıda yeniden şekil değiştiren logar kapakları ve altyapının sürekli müdahale edilmesi… Milaslılar artık bozuk yollar arasında bir tür labirentte yaşamaya alışmış durumda.
Şehir içindeki bu keşmekeşin yanı sıra, Milas’ın aynası olan çevre yoluna değinmeden geçmek mümkün değil. Adeta bir afet bölgesi gibi. Çukurlar, yamalar ve düzensizlikler araç sahiplerini, yayaları ve şehri ziyaret edenleri bezdiriyor. Karayolları ile belediye arasında on yılı aşkın süredir süren yetki karmaşası da cabası. Bu karmaşa sadece kurumları değil, doğrudan halkı eziyetin merkezine koyuyor.
Milas gibi köklü bir tarihe ve kültüre sahip bir şehir, yollarıyla hatırlanmayı hak etmiyor. Şehir, geçmişin izlerini taşırken geleceğe dair modern bir vizyon sunmalı. Ancak mevcut durumda ne yazık ki bu vizyon, düzensiz logar kapakları ve çukurlarla dolu yollar arasında kaybolmuş durumda.
Buradan yetkililere sesleniyorum: Milas halkı sabrını artık tüketti. Şehir içi yolların ve çevre yolunun iyileştirilmesi, altyapı çalışmalarının koordinasyonla yürütülmesi ve kalıcı çözümler üretilmesi kaçınılmazdır. Milaslılar bir fıkra kahramanı olmak değil, modern bir şehirde yaşamak istiyor. Çünkü Milas bunu hak ediyor!